Darmadağın olmuş, darmadağın edilmiş, anlamsız bırakılmış, zihinleri kendilerini bile reddedecek atmosferlere sürüklenmiş. Münasebetlerinden kopmuş-koparılmış.

Kendi varlıklarını ilan edemeyecek kadar dışarıda kalmış. Sistem dışı bırakılmış, sistem dışı kalmış. Çırpınıp duran insanların çoğaldığı toplumlarda, şehirlerde, ülkelerde, devletlerde, yönetimlerde. İster çağdaş ve modern olsun ister olmasın. Toplumsal yapı, hızlı sanayileşme ve hızlı kentleşmeyle gelen faturalara yetişememekte.

Nüfus artışının olumsuz etkilerinin görülme gerçeğiyle yaşamdan uzaklaştırılarak, kalabalıklar içerisinde bile yalnızlığa itilen; bu beğenilmeyen insanların ne kadar gerçeği olabilir? Çabaları, duygularıyla beslenerek tesirlerinin değerlendirilmesiyle geçerli olabilir mi? Gelecekleri, yaşamın içerisinde yalnız olmasın diye çağrılabilir mi?

Maalesef, insan için en kötüsü, gereksizlik ve yalnızlaştırılmak duygusu ve gerçeğidir. İnsanın kendisine önem vermesi, düşünüş ve kendini derecelendirme sayesinde olabilir. Toplumsal kazanımla etkileşim yeterliliğinde olabilecek kadar uygun yeterlilik ve yeteneğe sahip olabilmesi gereğidir.

İnsanın kazanımı, her şeyden önce tutarlı ve seviyeli genel etkinliğidir. Sahiden çare bütünlüğünde payı olması. İnsan işlevinin küçümsemeden, bir hiçmiş gibi görülmeyen çabasıdır. Daha içten duyulan, hesaplar yapıldığında.

Sakın insanlara karşı ince hesaplar yapmayın. Sakın anlam aramada çıkar hesabına dayanan, akılların- akıllıların savaşına değil, yüreklerin yani duyarlılıkların savaşına katılın. Akılların-akıllıların savaşında kazanan olmaz; yüreklerin savaşında herkes hakkı olanı daima kazanır. İnsanların uyarılarının merkezi olan psikolojik konumlarını sergiler. En etkin uyarı farklılıkların nedenlerine dayandırıldığında kesin olan manalarda mutlaka en çok beğenilenler ve beğenilmeyenler çıkar. Bireyler kolayca toplumcu olamazlar. Bireysellik onların özü ve kendileridir. Varlıklarının öz ve değeridir. Bireyler toplumsallığı, sadece yönetimin mecbur tutmasıyla, aileler, cemaat birlikteliklerinin mutlak olmasından; huzur, refah ve fayda sağlamada gereksinim dalgalanmalarıyla kabullenmek zorunda kalırlar. Çünkü toplumsallık daha çok kusursuz işlevselliği öngördüğünden zorluk olarak algılanır. Halbuki doyma isteğiyle, koruma erdemine erişmiş insanların övgüleri olmalı. Toplumsallık, özünde doğru olanı, doymanın verdiği mutlulukla, doyurmanın hazzı; sahiplenmeye ve sahip olmaya en yakın şekliyle zihinlerinde canlandırıcı doğrunun olması. Yönetim sistemi, yönetim biçimiyle birlikte olmasıyla.

İşte buldum! Bireyselliğin de toplumculuğun da yanlışlarının giderilmeye çalışılmasıyla, umudu olmayanlar bile kurtarılabilir. Bir başkasına teslim edilmesini değil, sisteme teslim edilmesiyle dışarıda kalmayacağını değerlendirebilmiş olacak. Acaba?!

Şu dünyada böyle bir asil yönetim sistemi, yönetim biçimi var mıdır? Diye sorduğumda umursamaları olur mu?

Evrende son olmaz, çünkü sonun ötesi olmaz.

Elbette tanrı- Allah sınırlanmışlığın içine sığmaz.

Gelecek önemlidir; yok oluşlara bunalımlara sürükleniyor insanlık. Mutlak arayıştır var oluşun temel ilkesi.

Herkes birbirini hafife alıyor. Neyse!

İşte o zaman görürsünüz, siyah ve beyaz demez kimse,

Biri şeker olur, diğeri pamuk... birbirine Asıl yönetim Sistemi geldiği zaman şu dünyaya…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.