...

Kendime Öğüt

Umutları hayâllere bağla-çöz, boş oturma.

Sevgilere, nefretlere hudut çiz, boş oturma.

Rüzgârı, yağmuru dinle; gecelerden nur topla

Kimse yoksa nefsin vardır, söyle söz boş oturma.

Dirilerle irtibatın bozulmuşsa ne çıkar

Mezardaki ölülere mektup yaz, boş oturma.

Yeryüzünde yalnız kalıp sıkılırsan çare çok

Yum gözünü, çık yukarı gökte gez, boş oturma.

Tamiri mümkün değildir eskiyen kundakların

Boş bulduğun her mekâna tabut diz, boş oturma.

Ev yapmayı ihmal etme fani konuklar için

Sonra son menzili düşün, mezar kaz, boş oturma.

Yeis seni kuşatmasın, ataleti silkip at

Karanlığın liflerinden ışık süz, boş oturma.

Korkak tembelin işidir ham tevekkül, ham sabır

Hak yoldaki tuzakları kır ve boz, boş oturma.

Yürü kutsal hedeflere ölsen bile gam değil

Hiç olmazsa geleceğe kalsın iz, boş oturma.

Sula tevhit bahçesini, uyuyanlar uyansın

İsyan lazımsa isyan et, zulmü ez, boş oturma.

Sana söylüyorum sana, yapma naz, boş oturma.

Doğrul hadi, ayağa kalk… vakit az, boş oturma.

-Akıl Karaya Vurdu-

(Abdurrahim Karakoç)

....

Nefes Almak

Nefes almak, içten içe, derin derin,

Taze, ılık, serin,

Duymak havayı bağrında.

Nefes almak, her sabah uyanık.

Ağaran güne penceren açık.

Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.

Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.

Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...

Kardeşim, nefes alıyorsun ya!

Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,

Ananın sütünü emer gibi,

Kana kana, doya doya...

Nefes almak, kolunda bir sevgili,

Kırlarda, bütün bir pazar tatili.

Bahar, yaz, kış.

Nefes almak, akşam, iş bitince,

Çoluk çocuğunla artık bütün gece,

Nefesin nefeslere karışmış.

Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,

Yanında karına uzatıp bir kolu,

Nefes almak.

O dolup boşalan göğse...

Uyumak, sevmek nefes nefese,

Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.

Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.

Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.

Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.

Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...

Anlıyorum, birbirinden mukaddes,

Alıp verdiğim her nefes.

(Ziya Osman Saba)

...

İşkenceden Geliyorum

işkenceden geliyorum

çığlık çığlığa üstüm başım

değemem dudağımı dudağına

elektirik kokuyor ağzım

kelimelerim birbirine vurur

gözlerim yanar ağlarsam

dalga dalga uçardı saçlarım

ben de koşardım bir zaman

işkenceden geliyorum

acıyı umuda kattım

uzatma sarılası boynunu

kollarımı askıda bıraktım

yumuşak yataklar arama

başımı koyacak bir yer bulurum

hem ben uyursam artık

şimşekli bulutlarda uyurum

yıkılma sakın bırakma kendini

taşırım ben bu çarpık gövdeyi

seni yitirmek de olsa ucunda

yendim işkencede işkenceyi

(Nevzat Çelik)

...

Rosa Mystica

Requiescat

O çok yakında, yavaşça yürü

O burada, altında karın

Usulca konuş, büyüdüğünü

Duyabilir papatyaların

Altın sarısı o parlak saçlar

Hastalıktan sararmış solmuş

O körpecik o küçücük şey

Toza toprağa belenmiş

Kar gibi ak, hem benziyor zambağa

Öylesine güzel öylesine hoş

Bir kadın olduğunun farkına

Varmadan büyüyüp serpilmiş

Bir tabut tahtası, ve ağır bir taş

Düşmüş göğsünün üzerine

Kalbim daha fazla dayanamaz

O ölmüş öylece yatıyor yerde

Duyamaz artık, huzur içinde yatsın,

Duyamaz şiirlerimi şarkılarımı

Gömüldü kaldı burada hayatım

Yığın üzerime kara toprağı

(Oscar wilde)

....

Şöhret

Bir baltada indirdin

Ağacından dalımı

Bana zehir yedirdin

Elaleme balımı

İstemem ne dil ne mal

Bana ne verdinse al

Sazını kafana çal

Ver bana kavalımı

(Necip Fazıl Kısakürek)

...

Kül Harmanı

indirdi kepengini üstümüze

kara böğürtlen bir gece

ne yapsam

pirinç şamdan taşısam

geçirdi hevengini yağlı urgan

boynumuzda bir kiraz dalı

ne yapsam

çatal dirgen kullansam

bindirdi dengini bir katara

balrengi kömür gibi acıdan

açlık gözyaşı kan

bindallı fistanı gül

işliği mavi çelik tül

savrulsa külleri harman

yaralı ve yayan yürümektedir yaşam

ne yapsam ne yapsam

bir çatal dirgen bir pirinç şamdan

-Karşı Gece,1978-

(Behçet Aysan)

...

Meydan

Şu yeryüzü er meydanı

Gönül sevmez her meydanı

Yüreksize yorgan döşek,

Koç yiğite ver meydanı.

Başbuğlar tuğ kaldıranda,

Atlar dizgin dolduranda,

Malazgirt'te, Çaldıran'da

Sakarya'da gör meydanı.

Kaytan bıyık bura bura

Gakkoş, Dadaş sıra sıra

Elaziz'de Çay'da Çıra,

Erzurum'da bar meydanı.

Ey içi boş, dışı süslü!

Eli kirli, yüzü paslı!

Yetişsin Asım'ın nesli

Etsin sana dar meydanı!

Geldiği gün kutlu çağrı

Bas, titresin yerin bağrı.

Doğu'dan batıya doğru

Bir yay gibi ger meydanı.

Ben Türk'üm! De, dur sözünde,

Yürü Bozkurt'un izinde

Kalmasın şu yer yüzünde

Şerirlere şer meydanı.

Tanrı Kut Mete Çağı'ndan,

Son Peygamber kucağından,

Hacı Bektaş ocağından,

Açık bize sır meydanı.

Hayaller kalınca güdük

Açıldı surlarda gedik...

Mehter sustu, öttü düdük,

Rezil oldu er meydanı!

Yer yüzünde kalsan da tek

Eğme boyun, öpme etek!

Çin seddinden, Nemçe'ye dek

Yeni baştan sar meydanı.

Bak neler var dünlerinde

Acı, tatlı günlerinde...

Dumlupınar önlerinde

Mehmetçik'ten sor meydanı.

Sancaklar kalmasın aysız,

Boz Oklar Üç Oklar yaysız

Soyunu bilmeyen soysuz

Düşmanına kor meydanı.

Ayrılık can paresidir,

Sıla, gurbet çaresidir,

Ahi Evran töresidir.

Yarenlerle yar meydanı.

Dön ardına bir bak hele

Hatırına neler gele...

Dar boğazda Çanakkale,

Tarihin en zor meydanı!

Git danış büyük ceddine,

Sor doğuda Çin seddine,

Girmek kimlerin haddine

Sen açmazsan bir meydanı!

Çabuk söner şişirdiğin

Soya çeker devşirdiğin...

Kırk Bismillahla girdiğin

Meydan, şimdi kir meydanı.

İtibar olmazsa ere

Düşmana kim göğüs gere?

Kör döğüşü olan yere

Derler elbet kör meydanı!

Uyanınca Türk'ün özü,

Gerçekleşir Tanrı sözü...

Olur bir gun şu yer yüzü,

İnsanlığın hür meydanı!

(Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.