Kin beslemiyoruz,güvercin besliyoruz.
her derde devadır sevgi...
....
Adamlar ve kadınlar
adamlar
ve
kadınlar!
çocuklarını unutup
kendi hırslarını büyüttüler
o kadar büyüktü ki hırsları
kendileri küçüldüler
sevgi: saksıda kurumaya bırakılmış çiçekti
su vermediler
aşk: usanana kadar oynayacakları oyuncaktı
bıktıklarında kendi mantıklarıyla kırdılar
adamlar
ve
kadınlar
başkaları için yaşayıp
başkaları için öldüler
(günbatımı düşleri...sh.30)
Bir çift kardelen büyür bağrımda
gel seninle anlaşalım.
bahar senin olsun, yaz senin
sonbaharın hüznünü, kışın ayazını ben alıyorum
ne dersin?
işte bahar, ömrü; açıp soluncaya kadar
sancı ve telaş iç içe
yeniden dirilirken aşk
çiçek, böcek bahane
ve yaz unutkanlığımın başladığı mevsim
en çokta bu mevsimde aklımdan çıkar ölüm.
ey sonsuzluğa imrenen gönlüm
gönlümden geçenleri bilen tanrım
doğdum
öldüm
dirileceğim
ne anlamı var ki
zamana kurulmuşsa mevsim
yaprak döken ağaç gibi
sonbaharda yakama yapışır hüzün
sis çökmüş dağa benzer
çoğalan yalnızlığım
ahh sen ne güzelsin eylül
saçları sarı
gözleri yaşlı sevdiğim
senle ortaya çıkar
içime attıklarım
severim puslu havaları
kurtlara eşlik eder avazım
zirveme kar düştüğünde
senin için bir çift kardelen büyür bağrımda
doğdum
öldüm
dirileceğim
ne anlamı var ki
zamana kurulmuşsa mevsim...
Arap Kurt
....
siz dizinizde büyüttüğünüz aslanların yelesini okşarken
ben kurt gibi yalnızlığı omzuma alıp çoktan dağıma gittim...
Arap kurt
...
Duydum ki Bizi Bırakmaya Azmediyorsun Etme
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme
Mevlana Celaleddin Rumi
Hediye şiir
şehrin uğultusundan
ve
kafası karmakarışık insan yığınlarından kaçarken
alır götürür beni dinginliğine dağlar
şehrin haberi dahi yoktur
kahrının çekilmez olduğundan
kaçtığım yere koşup gelenler vardır çünkü
elimin tersiyle ittiğime dört elle sarılan
üzülmez beton
çiçekte değildir kaldırım taşları
toprağı hapsetmiş kara asfalt
dağa özenen yığma tuğla
duygusuz
duyarsız
uçuruma benzeyen balkonlar
ve
yaşıyormuş gibi yapan
huzursuz geçici kiracılar
II.
ey yolumun sonu dağlar
yalnızlıktan yorulmuş
eli böğründe meşe ağaçları
gözleri yolda
yolumu gözler
koştuğum
düştüğüm
patikalar
kokusuyla cezbeden dilber
dağların kızı reyhan
gönlümün yaban gülü
sana şiirler getirdim
kalbimin derinliklerinden
ahh
çığırdığım türküleri sessiz sessiz dinleyen yıldızlar
döndüğüme sevinip göz kırpan ay
sesinin yankısını dinleyen gece kuşu
tetikte bekleyen sak kurt uykusu
erkenci kuşlar
kuzuların yaşam dansı
yuvasına çalı çırpı toplayan leylek
çiçeklerin arasında ölümü unutan kelebek
tuzak tanımayan balıklar
suyun keyif veren ninnisi
isyankar aşık kahrı bilmeyen papatya
gülen nilüfer
ben geldim
size şiirler getirdim
alın heybemden
Arap Kurt