Bugün, çok sevdiğim bir abimiz sohbet arasında aşağıda paylaşacağım üç güzel fıkrayı anlattı. Ben de çok hoşuma gittiği için sizlerle paylaşmak istedim. Şunu da özellikle belirtmek isterim ki, lütfen kimse bu fıkraları farklı yerlere çekmesin. Tek amacım, o anlık biraz gülmenizi ve hoşça vakit geçirmenizi sağlamak.
BİR TOPLANTIYADA KATILI VER…
Ormanlar kralı Arslan tatile çıkmak istemiş ve yerine bir kişiyi vekâlet bırakmak gerekmiş. Düşünüp taşınıyor, tilkiyi yerine bırakma kararı alıyor. Bunu da orman ahalisine duyurmak için bir toplantı yaparak açıklıyor. Ve diyor ki:
“Tilkiye yapılan iyilik ve kötülükte bana sayarım.” diye uyarıyor ve tatile çıkıyor.
Tilki, bu yetkiyi almış bir kere, hemen değerlendirmek ve denemek için yoldan geçen file bir tekme atıyor. Fil, hızlıca vurmak için dönünce tilkiyi görüp, aklına Arslan kralın sözü gelince tilkiye selam vererek geçiyor.
Bu tilkinin çok hoşuna gidiyor. Her gördüğü arkadaşına istediği şakayı yapıyor, kimse de karşılık vermiyormuş, kızsalar bile… Buna güvenerek ayının inine giriyor. İçeriden pat küt sesler gelince, dışarıdakiler tilkinin ayıyı haşat ettiğini düşünürken, tilki ağzı burnu kan içinde dışarı çıkıyor ve kendi kendine söyleniyormuş:
“Bir toplantıya da katılıver ayı kardeş.”
TİLKİ VE RASLAN…
Bir gün Tilki, Arslan’a misafir olur. Sohbet sırasında Arslan,
"Tilki, canım çok sıkılıyor, ne yapalım?" diye sorar.
Tilki hemen bir fikir verir:
"Tavşanı çağıralım, bir bahaneyle dövelim!"
Arslan bu fikri beğenir ve hemen Tavşan’ı çağırttırır.
Tavşan geldiğinde Arslan sorar:
"Senin şapkan nerede?"
Tavşan şaşkın bir şekilde cevaplar:
"Ben şapka takmıyorum ki..."
Arslan hiç durmaz, bir sağdan bir soldan Tavşan’a iki tane indirir. Tavşan sinirlenip gider.
Biraz zaman geçince Arslan tekrar Tavşan’ı çağırır. Bu sefer:
"Niye şapka takıyorsun?" diye sorar ve yine bir sağdan bir soldan döver.
Tavşan iyice sinirlenir ve yine geri gider. Ama Arslan’ın can sıkıntısı bir türlü geçmez.
"Ne yapalım şimdi?" diye Tilki’ye sorar.
Tilki hemen bir başka akıl verir:
"Yine Tavşan’ı çağıralım. Bu sefer onu bakkala gönderip sigara almasını isteyelim. Kısa alırsa 'Neden uzun almadın?' diye döveriz, uzun alırsa da 'Neden kısa almadın?' diye döveriz."
Arslan bu fikri çok beğenir ve Tavşan’ı çağırttırır:
"Tavşan, git bana sigara al."
Tavşan bu sefer temkinlidir:
"Uzun mu alayım, kısa mı?" diye sorar.
Tilki ve Arslan ne diyeceklerini bilemez, bir an afallarlar.
Tilki hemen toparlanır, Tavşan’a bir sağdan bir soldan vurur ve der ki:
"Şapkanı niye çıkarmadın!"
PADIŞAH VE ARMUTCU…
Padişah bir gün sarayın balkonunda oturmuş, aşağıdaki pazarı seyrediyormuş. Gözü bir tezgâha takılmış. Armutçu’nun önü ana baba günü; herkes armut almak için sıraya girmiş. Padişahın da canı armut çekmiş, hemen vezirini çağırmış.
"Vezir! Al şu beş altını, bana pazardan armut al!"
Vezir, yardımcısını çağırmış:
"Al şu dört altını, padişahımıza armut al."
Yardımcı komutanı çağırmış:
"Al şu üç altını, padişahımıza armut al."
Komutan da askeri çağırmış:
"Al şu iki altını, padişahımıza armut al."
Asker pazara gidip Armutçu’nun tezgâhına yaklaşmış, sert bir sesle:
"Burada armut satmak yasak, hemen topla tezgâhını, armutlara da el koyuyorum!" demiş.
Asker, el koyduğu armutların bir kısmını kendi cebine indirmiş, kalan iki çuvalı komutana götürmüş. Komutan, bir çuvalını kendine ayırmış, diğerini vezirin yardımcısına göndermiş. Yardımcı çuvaldan birkaç tane almış, geriye kalan on armudu vezire sunmuş. Vezir de armutlardan beşini ayırıp, kalan beşini padişaha götürmüş.
Padişah armutlara bakmış:
"Beş altına bu kadar mı armut aldınız?" diye sormuş.
Vezir:
"Öyle padişahım."
Padişah bir yandan armutları incelerken bir yandan da düşünmüş:
"Demek ki bir armut bir altına geliyor… Ama pazarda en kalabalık tezgâh Armutçu’nun tezgâhıydı, nasıl oluyor bu iş?