Efendim, mutlu insanların ülkesi yurdumda değişen bir şey yok.

Teselliler, bahaneler ve bağlılıklar kötü olmayı, kötü görmeyi ve kötü düşünmeyi engelliyor çünkü.

Şu sormak, sorgulamak ve hakkını aramak denilen olgular bir geliyor, bir gidiyor.

Desteklediğimiz parti veya iktidara göre sürekli değişkenlik gösteriyor doğrular. Hak, hukuk, adalet, vicdan ve merhamet kendinden olana maalesef, ötekiler deyip ötekileştirilenlere ne kalırsa.

Toplum bir yönlendirme, bir beklenti ve dahi umut tacirlerinin (siyasetçilerin) alıp sattığı eşya gibi el değiştirip duruyor.

Kayrılanlar bu sayede devlet millet imkanlarını kullananlar kazançlarının,kârlarının azaldığından bahsederken, geçim sıkıntısı çeken büyük çoğunluk ise devlet millet ve beka için sabır,şükür ve kanaat'a sarılmamakla birbirini suçlayıp güya iyi vatandaş rolü oynuyor, ne kadar önemli ve büyük işlere imza attıklarını düşünüyorlar.

Ben çok fazla itici ve moral bozucu ( felaket tellalı) olmak istemem.

Hayat pahalılığı, işsizlik, adaletsiz ücretler, kısır siyasi tartışmalara girmek gibi şeylerle kimsenin mutluğuna gölge düşürmek istemem, çok bilmişlik, nasihat, tembih ve telkinlerde bulunup kafaları karıştırmakta istemem.

Herkes her şeyin farkında ve bilmediği konu yoktur, ya payı kadar susuyor,' ya da payı kadar konuşuyor hasıl-ı kelam

Oysa oyunun kurucuları dünyayı bir satranç tahtası gibi kullanıp, hamle üstüne hamle yapıyor.

Bir varmış, bir yokmuş! dünyanın bir yerinde, mutlu insanların yaşadığı bir ülke varmış, öyle ki: mutluluk,huzur, refah ve adalet nedir bilmeden mutlu mesut yaşıyorlarmış.

Bana da bu insanlarımıza saygı duyup mutluluğunuz daim olsun demek düşer vesselâm...

Bu hafta üstat Necip Fazıl Kısakürek'in azgın deniz şiirini paylaşmak istedim.

Azgın Deniz

Hangi hissin parmağı dokundu ki, derine,

Düştü bir gizli alev salkımı içerine?

Hangi kabus bastı ki, seni uykularında,

Birdenbire cehennem kaynadı sularında?

Örtüldü baştan başa tenin beyaz bir terle,

Duman duman yayılan incecik köpüklerle.

Hangi dert kaldı, söyle, bağrına üşüşmeyen,

Hangi ölüm şarkısı, bu dilinden düşmeyen?

Hangi öfkeyle yüzün, böyle karıştı yer yer,

Sana yan mı baktılar, bir şey mi söylediler?

Bir şey dinleme artık, artık bir şey dinleme!

Çağır, bütün günahkar ruhları cehenneme!

Karşına, sahil, kaya, insan kim çıkarsa vur!

Vur başına, alemde, kör, sağır, ne varsa vur!

Sal her taraftan, dağdan, gökten, pencereden sal!

Nihayet kala kala dünyada tek kişi kal!

(Necip Fazıl Kısakürek)

Dönüp dolaşıp yine geldin kendi viranene, gidilecek yerin kaldı mi başka?

Bir gül dahi ekmemişsin gelecek için,

böyle güzelleşebilir mi dünya?

(ay bacayı aştıktan sonra)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.