"İlkbaharda usul usul yürü, toprak ana hamiledir çünkü " diyerek tamamlanır bu muhteşem kızılderili atasözü. Bu söz içinde büyük bir merhamet ve inanç barındırır, ayrıca sevginin, saygının vedahi vicdanın yaşayarak, görerek uygulayarak pekiştirildiğini de anlatmaktadır.
Atasözleri nesilden nesile ulaşan tecrübe edilmiş sözlerdir. Aynı zamanda hayatın devamında bize rehberlik ederler. hasıl-ı kelâm
Bana bunları yazdıran yıllar önce toprağa düşmüş bir meyve tohumu( çiğit) dur.
Her bahar olduğu gibi o yılda bahçeyi ekime hazırlarken daha önce hiç görmediğim bir bitkinin yeni yeni çıktığını gördüm. Etrafını küçük taşlarla çevirerek hem korudum, hemde yerini belirlemiş oldum.
Bu körpe bitki, gün geçtikçe büyüdü, sert ve geniş yapraklıydı, tabi ki yine hangi meyve olduğunu bilmiyorum, bir yıl, iki yıl derken ne çiçek açtı ne de meyve verdi. Meyve vermese de saksıda büyüyen çiçekler gibi kenarda duruyor, bahçemin girişine güzellik katıyordu.
Geçtiğimiz yaz bir vesile ile bize uğrayan amcam " ne güzel büyümüş burada zuhal " deyince anladım ki, meyvesini bilip yediğim, ama ağacını dallı, budaklı, yapraklı, çiçekli, meyveli görmediğim Kızılcık ağaçıydı.
Öyle ki, bundan 5 veya 6 gün önceydi, sarı sarı çiçekler açmıştı kızılcık ağacı, meyvesinin alabildiğine kırmızı olmasına rağmen, çiçekleri sarının en güzel tonlarındaydı, çiğdem sarısı diye tarif edilen herkesin bildiği sarı renk.
Ve sonra... ben biliyordum
Benim bildiğimi bilmiyordu
Kızılcık çiçeği
Nereden bilsin
Zemheriyi, gücüğü!
Mart dokuzunu, april beşini
Kocakarı soguğunu, leylek karını
Kışın sonunu, baharın başlangıcını.
Acıyı,acının dönüştüğü sancıyı
Sere serpe açılmıştı, 15-16 derecelere çıkan şubat sonu mart başı sıcaklarında,
Bir çok kare fotoğraflarını çekmiş paylaşmıştım sosyal medya hesaplarımda hatta!
13 mart 2023 pazar-pazartesi günleri yağan yağmurun arkasından tipiyle karışık yağan kar o muhteşem güzelliği resimlerde bıraktı.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde - 6 dereceye kadar düşen gece ayaza teslim oldu maalesef.
Kızılcık çiçeğinin kısa hayat öyküsünü yazayım mı, yazmayım mı? derken
"Lâ râhate fi'd-dünyâ"
(Dünyâda rahatlık yoktur.) bu hadis-i şerif cıktı karşıma.
Empatiydi, sempatiydi derken yüzlerce düşünce, yüzlerce his ve duygu kapladı zihnimi, sevincim yarım kaldı. Yine galip geldi üzüntü, hayal kırıklığına dönüştü hevesim.
"Burası dünya, burada işler hep yarım kalır " sözü bir kez daha çınladı kulaklarımda
Kalbim her zaman ki gibi buz kesiği
Gözlerim ki şahitlik etti bu güzelliğin yok oluşuna!
Şimdi ben, " kızılcıklar oldu mu" diyenlere
ne diyeceğim?
vesselâm