Evlatlar, bize Yaratan tarafından verilmiş emanetlerdir. Görevimiz, onları hayata en iyi şekilde yetiştirmek ve bizden sonraki hayatlarında da kendi evlatlarına aynı görevi yapmaktır. Bilirsiniz, evlat yetiştirmek oldukça zor bir görevdir; çünkü onlar bize emanettir.
Kelime anlamına bakacak olursak; “herhangi bir kimsenin dünyaya getirdiği veya bakımını üstlenerek ebeveynlik yaptığı kimse” şeklinde tanımlanır. Türkçeye Arapçadan “Velet” şeklinde geçmiş, bizde ise “Evlat” şeklinde kullanılmakta ve “Evlat” yerine genelde “Çocuk” kelimesi daha çok tercih edilmektedir. Yaşına bakılmaksızın erkek evlada "oğul", dişi evlada "kız" denir. "Velet" sözcüğü, modern Türkçede daha çok “yaramaz çocuk” anlamında kullanılmaya başlanmıştır.
Türk aile yapısında geçmişten gelen erkek evlat sevgisi, “neslimi-soyumu sürdürecek” olarak görülmesi sebebiyle erkeklere ayrı bir önem ve özen gösterilmiştir. Dolayısıyla kız çocuğu ikinci plana atılmış ve “kız çocuğu elkızıdır” görüldüğünden, yani evlenip başkasının çocuğu olacağı düşüncesiyle önem ve özen verilmemiştir. Öyle ki, kıza babadan miras bile verilmezdi; bu düşüncenin eseri olarak.
Çağın ilerlemesi ve yaşam şartlarının değişmesi, bu işi tam tersine çevirmese de, kız çocuğunun önemi hızla anlaşılmaktadır. Bu önem, ihtiyaçtan doğan modern çağın zorunluluğundan ve toplumların kültürleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bunun sonucu olarak, kız çocuğunun erkek çocukla aynı seviyeye gelmesi, bazen de onu geçmesi sevindirici bir sonuçtur. Açıkçası, şimdilerde kız çocuğunun anne-baba ile ilgilenmesi bu önemi artırmaktadır.
Halk arasında yapılan bir benzetme vardır: “Bir oğlun bir kızın varsa bağ kurulsun; iki kızın varsa SSK’lısın.” Çok güzel bir açıklama; başka söze gerek var mı?
İki erkek evladım olduğundan, kız babası olmak nedir, bilemem. Ama kız babası olan arkadaşlarımdan dinlediklerime göre aşağıdaki yazıyı kaleme aldım. İnşallah beğenirsiniz.
Kız babası olmak, hayatın insana sunduğu en ince sorumluluklardan biridir. Bir oğul babası olursunuz; ona güç ve disiplinle yol gösterirsiniz. Ama bir kız babası olursunuz, işte o zaman kalbiniz incecik bir ipe bağlanır. Adımlarınızı, sözlerinizi, bakışlarınızı yeniden tartmaya başlarsınız; çünkü kız çocuğu, babasının gözlerine bakarak büyür.
Kız babası olmak, sabah işe giderken saçları örgülü, uykulu gözlerle size “Güle güle baba” diyen o minik sesin sorumluluğunu omuzlarda taşımaktır. O ses, günün en ağır yükünü bile hafifletir. Ama aynı ses, ileride hayatın fırtınalarında kaybolmasın diye sizden güven, sizden merhamet bekler.
Kız babası olmak, evde kahraman olmaktır. Kızınız gözünde siz, bütün kapıları açabilen, bütün sorunları çözebilen, dünyayı sırtında taşıyabilen adamsınızdır. Ama işin sırrı şudur: Babanın gücü, kızına hissettirdiği şefkatte gizlidir. Gücüyle değil, sarıldığı anda verdiği huzurla büyür kız çocukları.
Kız babası olmak, bir gün elini bırakma ihtimalini bilerek yaşamak demektir. Elini bırakacaktır; çünkü büyüyecek, kendi yolunu seçecek, belki sizden daha cesur adımlar atacaktır. O gün geldiğinde içinizde buruk bir sevinç olur: Onu dünyaya güçlü bir kadın olarak hazırlayabildiniz mi?
Kız babası olmak, kendi davranışlarınızla ona hayattaki erkeklerin nasıl olması gerektiğini göstermektir. Sizin ona olan saygınız, sevgideki ölçünüz, bir gün onun karşısına çıkacak herkese ayna olacaktır.
Kız babası olmak, kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük bir duygudur. Kalbinizin en derin yerinde sessizce taşıdığınız bir gurur, bir şefkat, bir korku… Ama bilirsiniz ki o kalp, kızınızın küçücük elleriyle her daim daha güçlü atar.
Kız babalarının sözüne söz mü olur?
Rabbim size ve ailenize hayırlı ömürler versin demekten başka söz olamaz.