Göz gördüğünü, kulak duyduğunu inkâr ederse, beyni düşünmeyi, sorgulamayı bırakırsa ve vicdan susar, merhametin içi sızlamaz ise

Yaşayan ölüden ne farkı vardır insanın?

İlk önce yaşadığımız yerden başlayan, Sonra bütün ülke ve ülke insanları için beslediğimiz duygulara vatan sevgisi, kutsal değerler için can-ı cananı feda etmeye, şehit kanlarıyla rengini almış bayrak aşkına milliyetçilik diyoruz.

İçini doldurmak gerekirse, sahip çıkmak, korumak ve zarar görmemesi için göğsümüzü siper etmek, üstüne titremek,emek vermek suretiyle kutsal bildiğimiz toprağımıza, bayrağımıza, insanımıza ve bu vatana güzellik katan üzerinde yetişen, uçan, koşan canlılara önem vermektir.

Payımız kadar susmak yerine kim var orada, ne oluyor, geleceğime dokunma diyerek ne kadar cesur olduğumuzu göstermektir.

Ne güzel ifade etmiş üstad Dücane cündioğlu talan edilen elde kalan son yurdu ve sahip çıkmamız gerektiğini

"tanrının parmağı yok ki gözünüze soksun, işte denizlerimiz göz göre göre ölüyor.

bu ülkenin namuslu insanları, lütfen ülkenize sahip çıkın: havasına suyuna toprağına denizine!

siyasetin canı cehenneme, eskileri gider yenileri gelir ama doğa bir daha geri gelmez."

Aynı konu ile ilgili bir bilim adamı da şöyle diyor" deniz sihirbaz değildir "

yani atılan, bırakılan her şeyi hokus pokus deyip kaybetmez, dönüştürmez.

Öyle ki, biz insanlar kendimizden başka hiç bir canlının yaşam hakkına saygı duymadığımız gibi, doymak bilmeyen gözümüz ve aç nefsimize amelelik yaparak insani değerlerimizi ve üstünde yaşadığımız dünyayı kaybetmekle karşı karşıyayız.

Toprak canlıdır! Zehirleyip kendi elimizle kendi toprağımızı öldürüyoruz.

Börtü böceğinde hissi duygusu havaya suya ilgiye ihtiyacı vardır.

Teknolojinin ve iletişimin doruğa çıkması ve dahi eğitim öğretim araçlarının çoğalması ancak bu kadar bilgisiz, cahil ve bağnaz insanların çoğalmasına aksi yönde tesir edebilirdi.

Toplumun bu hali ve neye ne kadar ilgi duyduğu, önceliğinin ne olduğu, bir çıkar- menfaat elde etmek için neleri gözden çıkaracağının bilinmesi o ülkeyi o halkı yönetenlere ip uçları vermekte, layık olunduğu Şekilde de yönetilmektedirler.

Verimsiz topraklar, susuz barajlar ağaçsız dağlar son yurdumuz olan Anadolu'nun yüreğine saplanan hançerdir.

Mavi vatan dediğimiz denizlerimiz ve içinde yaşayan canlıların da geldiği nokta hepimizin malumu!

Bütün bunlar elden çıktıktan sonra geriye ne kalıyor?

Refah huzur ve mutluluk gün geçtikçe uzaklaşıyor, yüreklerimiz çoraklaşıyor.

Allah sonumuzu hayırlı ve bir an önce bizlere uyanmayı, titreyip kendimize dönmeyi nasip etsin diyorum....hasılı kelam

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.