Sabahlar hep aynı ama bizler her sabah aynı mıyız? Diye düşünmemek elde değil.
Sabahlar aynı olsa da bizler, maalesef, aynı değiliz.
Her sabah bir maske takıyoruz kendimize.
Kimimiz güler yüzlü, kimimiz ciddi, kimimiz somurtkan, kimimiz ağlamaklı…
Kimimiz “İyiyim.” diyor, içi kan ağlarken.
Kimimiz sessiz kalıyor, konuşursa ağlayacağını bildiği için.
Kimisi…
Toplumun maske takmış hâline o kadar alışıyoruz ki kimin kim olduğunu unutuyorsun.
İçten gelen ses, boğuk ve titrek çıkıyor artık; ses onun değilmiş gibi.
Bastırılmış hayallerin, ertelediğin sevdaların, söyleyemediğin sözlerin altında eziliyor insan.
Yaşamak istiyor ama nerede?
Kiminle?
Niçin?
Çünkü "gerçek ben" olmak cesaret ister.
Çünkü "gerçek sen" olmak cesaret ister.
Çünkü "gerçek o" olmak cesaret ister.
Rol yaparak yaşamak, sahte gülüşlere veda etmek kolay değildir.
İnsanın alışkanlıklarını terk etmesi oldukça zor;
Yanlış bildiğimiz doğrular gibi.
Yanlışın kabullenilip doğrunun ret edilmesi geleneği…
Gerçek yüzünü gösterdiğinde korkulabilir.
Gerçek düşünceni söylediğinde kırılabilirler…
Gerçek duygunu açtığında incinebilirler…
Gerçek kimliğini ortaya koyduğunda yargılanabilirler…
Peki, ben, sen, o… Gerçek mi?
Ama yine de insan, kendiyle barışmadan başkasıyla barışamaz.
Sevgiyi bilemez, büyüğü küçüğü bilemez, hak hukuku bilemez…
Bilemez de bilemez…
“Bildim.” diyen, yanlış söyler, yalan söyler ve hataya düşer.
Kendini tanımadan başkası sevilmez.
Kendini ifade etmeden başkası anlaşılmaz.
Ve en önemlisi: Kendin olmadan huzur bulamazsın.
İnsanın kendisiyle yüzleşmesi zordur:
Hayalleriyle vedalaşmak, zaaflarıyla tanışmak, geçmişiyle helalleşmek…
Ama o iç yüzleşmeden geçmeden kendi özüne varılmaz.
“Ne olursam olayım, kendime dönmeliyim.” diyebilmekte…
Dürüstlük bazen yalnız bırakır.
Etrafında çok olanlar bir, bir azalır, zamanla yok olur.
Bir bakarsın ki tek başınasın… Ya da en fazla birkaç kişi.
Sonuç: Yalnızsın.
Ama o yalnızlık bile sahte kalabalıklardan daha huzurludur.
Bir gün karar verirsin:
Kendini kandırmak yerine kendini anlamayı ve sevmeyi seçersin.
Toplumun geniş ama zor kalıpları yerine ruhunun derinden gelen çağrısını dinlersin.
Ve işte o an…
İlk defa gerçekten nefes aldığını ve senin “sen” olduğunu anlarsın.
İlk birkaç nefesin içini yakan sıcaklığı, nefesleri aldıkça azalır, için temizlenir.
Kuşlar kadar hafif, su kadar sade olursun.
Çünkü sen artık sen olmuşsundur.
Unutma: Gerçek “sen”,
Başkalarının senden beklediği değil,
Senin içine sinen hâlindir.
Ve o “hâl” cesaret ister.
Ama bu cesaret, en büyük özgürlüktür.
Gerçek sen, cesaret ister.
GERÇEK SEN CESARET İSTER
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.