Yaprak dökümü
Mevsim güz
Geceye benziyor gündüz
Yaprak dökümünü ve biz
Dallar çıplak, savunmasız
Yağmur değiyor yaralarıma arya
İliklerime işliyor ayaz.
Varsın gelsin güz
Dökülen yaprak olur arya
Ağaç kalır ayakta
Bir kış daha geçer üstümüzden
Yeniden çiçek açar umutlar meraklanma
(Arap Kurt)
Acıyor
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
sevgim acıyor
Biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak
En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
ötede beride yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün iş hanlarının tarihçesi
Bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim acıyor
Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar
Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
Kış geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim falan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
(Turgut uyar)
Üvey manifesto
İç güveysiydim bu hayatta
Kapının eşiğinde kendine olmadık hayaller yaratan
Ne zaman özeleştiri yapsam
Aleyhime suç duyurusuna dönüştü kendi feryadım
Bundan geriye dönüş yok diyorlar
Olan oldu, bundan sonrası yarışın son turları
Bakıyorum herkesin elinden kaçmış hayat
Kim kimi arasa ne kendinde buluyor ne başkasında
Madem öyle bir desturla başlıyorum masala
Dişimi sıkıyorum, dilimi ısırıyorum, dünsüzleşiyorum
Yine de kalbimde kırıntılar kalıyor her vakit
İp koptuğu an beni eskiye fırlatıveren
Benim de bir şürekam varmış demek
Bir düş, bir kelime, bir şükür özlemi
Şeytanın günde dört kere dürttüğü ademin tekiyim
Afsız bir günaha karşı ömrünün dibine kadar zebani
Aşklar son buldu ama, buna bir harf daha eklemek olmaz
Kurutulmuş bir çiçek şimdi hayat kalbimizin satır arasında
Dedim ya içgüveysiydim... Horlandım, ezildim, üzüldüm
Sonunda benim kadar kimsesiz olduğunu anladı dünya
(Cihan Oğuz)
Yağmur Sayma Makinesi
Elimde insanlığın tarihi
Sayılara yağ yağmur
Sayıların kömürle yazıldığı kış gecelerinde
Sayıları sil yağmur,
Pembe etekliğim kalsın özgür.
Aynalar yirmi numara miyop
Keyfimin balık rakı mevsimine limon sıkma
Yürüyüp gitmem ben,
Tırmanırım omurga merdiveninden.
Oturduğum şiirden çıkarmak istiyor şair
Oysa kiracısına aşık dizeleri sildim, boyadım.
Ne çok uğraştım zamanın kırdıklarıyla.
Hiçbir düz yazı şiir kadar ağlamaz.
Yara kapanmaz, ben bildim, beni bildin.
Şu elimde görmüş olduğunuz alet,
Yağmur sayma makinesidir.
Ne lazım derseniz açık edeyim,
Diğer yaptığınız işler kadar elzemdir.
Madem hayat geçilen bir merettir
Hiçbir şeyden sorumlu olmaktansa,
Yağmurdan sorumlu olun bari
Kurudu içiniz, suya hürmeti unuttunuz,
Yerler çamur usta
Üstünse beyaz,
Bu renkle kavgaya karışılmaz.
Sen al makineyi git,
Saydığın yağmurlara benden selam söyle
Ebemkuşağının kızı dersin onlar unutmaz.
(Gülçin Sahill)
Vedâ
Hani, o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken vedâ busemi,
Yüzüne bu türlü bakmayacaktın?
Hani, ey gözlerim bu son vedâda,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda,
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın?
Gelse de en acı sözler dilime,
Uçacak sanırım birkaç kelime...
Bir alev halinde düştün elime,
Hani, ey gözyaşım akmayacaktın?
(Orhan Seyfi Orhon)