Çorum leblebisi gibisin, sert görünür dışın,
İçinse yumuşacık, sıcaktır kışın ve yazın.
Toz gibi savrulsan da kaybolmazsın rüzgârda,
Kavruk tadınla bile hep kalırsın akılda.
Tuzla karışıp geçer nice uzun yollar seninle,
Her yolcunun yoldaşısın, her diyar sana hayran.
Kavurmada sabır var; köklü tarih, emek,
Koca kazanlarda pişen nice tatlı dilek ve istek.
Ellerinde ustaların şekil bulur sabırla ve aşkla,
Bir bilsen o kokuyu, yayılır bahçelere zarifçe.
Her tanesinde saklı güzelliğin ve yüzyılların anısı,
Geçmişle bugün arası sımsıkı bir bağ sanki köprüsü.
Bir avuç aldığında dolarsın avuçlara taşarcasına,
Paylaşılan mutlulukla sevinç açılır ocağında.
Dost sohbetlerinde hep baş yanında olursun,
Bir kış gecesi gibi sıcacık konursun masaya.
Kimi zaman tatlısın, kimi zaman sade, bazen de acı,
Ama her zaman bir şey katarsın her gariban sofraya.
Tuzlu mu, tuzsuz mu, acılı mı fark etmez hiç tadın,
Her çeşidin başkadır, yenildikçe senin ayrı bir adın.
Kıraç topraklardan gelir bereketin adı ve özü,
Bir lokma yersin, seninle yüzüne yayılır tatlı gülücükler.
Sohbetlerin baş tacı, uzun yolların güzel yoldaşı ve arkadaşı,
Her cebin vazgeçilmezi, aşkın susuzluğu sebebi.
Küçük, mütevazı ama bir o kadar güzel ve özelsin,
Her tanende saklıdır nice anı, hikâyen, gizemin.
Öğrenmek isteyenlere ders gibisin sıcacık âdeta,
Geçmişi anlatırsın, geleceğe umutla bakarken.
Sadece bir yiyecek değil, geçmiş kültürün özüsün,
Çorum’un kalbinden gelir bu dostça sevgin ve izlenim.
Leblebi gibi sade ama derindir anlamın,
Her tanende gizlidir nice emeğin sanatı.
Çorum’un güneşiyle kavrulmuş o büyü,
İçinde saklıdır tarihin ve halkın sözü.
Bir avuç alsam şimdi, hatırlatır her şeyi…
Çorum leblebisi gibisin; öyle naif, öyle derin.
(NİHAT HALUK UĞRAŞ





