2025 YKS yerleştirme sonuçları, 25 Ağustos 2025 sabahı saat 09.45 itibarıyla açıklandı. Ülkemize, öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olsun.
Sonuçların açıklanması, adayların aylar süren emeklerinin, yoğun stresinin ve heyecanının son noktası oldu. Kimi hayalindeki üniversitenin kapılarını aralarken, kimi bir sonraki aşama için harekete geçme planları yapmaya başladı. Bu sonuçlarla gençlerimiz heyecanı, sevinci, belirsizliği ve umudu bir arada yaşıyor.
Açıklanan istatistikler üzerine, haddimi aşarak bazı notlar düşmek istiyorum.
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından 2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (2025-YKS) yerleştirme istatistikleri açıklandı:
• Sınava giren öğrenci sayısı: 2 milyon 560 bin 649
• Yerleştirme puanı hesaplanan: 2 milyon 310 bin 599 (250 bin 50 kişinin puanı hesaplanamadı)
• Tercih yapma hakkı kazanan: 1 milyon 412 bin 734
• Lisans ve ön lisans programlarına yerleşen aday sayısı: 778 bin 298
• Boş kontenjan: 47 bin 477
Genel tabloya göre sınava girenlerin %70’i başarısız, %30’u başarılı görünüyor. İyi niyetli bir bakış “başarı oranı %30” derken, kötü niyetli bir yorum “başarısızlık %70” diyebilir.
Bana göre 2025-YKS sınavına giren tüm öğrencilerimiz başarılıdır. Neden derseniz, oraya gelene kadar tüm aşamaları geçmiş ve bu maratona katılmak için müracaat etmiştir. Demek ki başarı %50.
Kim eleştirebilir?
Eleştirmek isteyen, başarı oranımı kabul etmeyen, gelsin ispata hazırım.
Sınavı kazanmadı ama olsun; seneye daha iyi çalışır, eksikliklerini tamamlar, bir sene geç kazanır.
Hayatta tökezlemeler olur. “Tökezlemedim.” diyen yalan söyler.
Yukarıdaki fikir görüşünde, benim gibi iyiyi görmek her zaman pozitiflik kazandırır.
Gençlerimize azim ve ileriye dönük umut verir.
Biz büyüklerin de görevi, gençlere umut vermektir.
Önemli olan güzeli, iyiyi görebilmektir.
Kötüyü herkes görür.
Gelin, biz güzeli ve iyiyi görmeyi hayat prensibi yapalım.
Kötü niyetliler, %70 başarısızlığı dillerinde şarkı söyler gibi tekrarlayıp ortalığa fitnelik aşılamaktadırlar. Bardağın dolu ve boş kısmına bakış açısı farklı olduklarından, ne yaparsak yapalım bunların niyetlerini değiştirmek zordur. Bırakalım kötülükler onlarda, iyilikler bizlerde kalsın.
Bana göre %30 başarı daha kıymetlidir. Her eğitim aşamasında öğrencilerimizi kabiliyetlerine göre yönlendirebilsek, bu %30’luk başarı oranı çok daha kıymetli olurdu.
İlkokulun zorunlu eğitim kapsamına alınarak beş yıl yapılması; ortaokulda öğrencilerin çoğunun meslek ortaokullarına yönlendirilmesi, kalan kısmının ise lise ve üst eğitim alacak şekilde yetiştirilmesi hem ara eleman ihtiyacımızı karşılar hem de milyonlarca gencimizin üniversite kapılarında yığılmasını önler.
Benim gördüğüm: Şu anda acilen ara eleman sorununu çözmemiz gerekiyor.
Ara eleman ihtiyacı karşılandıktan sonra, okumak isteyenlere kendi branşlarıyla ilgili olmak şartıyla akşam ya da hafta sonu yüksekokullarımızın kapıları sonuna kadar açılabilir. Bu eğitim bana yetmedi diyorsa isteyen buyursun; dört yıllık üniversitelerin de kapıları açık.
47 bin 477 kontenjanın boş kalması:
• Tercih yapılacak program sayısı: 21 bin 602
• Hiç aday yerleşmeyen program sayısı: 779
o 306’sı devlet üniversitelerinde
o 228’i vakıf üniversitelerinde
o 245’i KKTC ve yabancı üniversitelerde
25 devlet üniversitesinde fen bilgisi öğretmenliği bölümünü hiçbir öğrenci tercih etmedi. Beş üniversitede fizik, kimya, biyoloji öğretmenliği bölümleri boş kaldı.
Yedi üniversitemizin fen bilgisi öğretmenliği bölümüne yalnızca birer aday yerleşti.
Devlet ve vakıf üniversitelerinin lisans programlarında 30 bin 153, ön lisans programlarında 17 bin 324 kontenjan boş kaldı.
KKTC ve yurtdışındaki üniversitelerde lisans programlarında 5 bin 200, ön lisans programlarında 861 olmak üzere toplam 6 bin 61 kontenjan boş kaldı.
Bu tablo gösteriyor ki arz-talep dengesizliğinin en net kanıtıdır. Öğrenciler, mezuniyet sonrası iş kaygısıyla tercih yapıyor. Özelliğini ve güncelliğini kaybeden bölümler acilen kapatılmalıdır. Yerlerine, geleceğin ihtiyaçlarına yönelik programlar açılmalıdır. Boş kalan bölümlerin çoğu Anadolu’daki üniversitelerde.
Öğrenciler büyük şehirlerde okumak istiyor. Bu durum, taşradaki üniversitelerin nitelikli öğrenci çekemediğini ve kendilerini hızla yenilemeleri gerektiğini gösteriyor.
Elbette bu dönüşümler kolay değildir. Güçlü projeler, bütçe, insan kaynağı ve öğretim üyesi planlamaları ile yapılmalıdır. “Kim yapacak, nasıl yapılacak, ne zaman yapılacak?” sorularına boğulmadan harekete geçmek gerekir. Devletimiz güçlüdür, yapacak kabiliyettedir; bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bugüne kadar yaptıysa, bundan sonra da yapar; hem de en güzelini ve en iyisini.
Burada şunu da eklemek gerekir: Gençler okul seçerken şehrin niteliği, ailesinden uzaklaşmak istemesi veya bağımsız yaşama hevesi gibi nedenlerle karar verebiliyor. Bu da istatistiklerin yanlış yorumlanmasına yol açabiliyor.
100 bin 907 aday ise Açık Öğretim Fakültesi (AÖF) lisans ve ön lisans programlarına yerleşti.
Demek ki insanlarımız hem para kazanmak hem de aynı zamanda okumak istiyor. Yüz yüze eğitim yerine daha ucuz, daha kolay ve daha az riskli olan Açık Öğretim Fakültesi (AÖF) tercih ediliyor.
Gelelim okul türüne göre başarı oranlarına...
Bir eğitimci olarak bu karşılaştırmalara çok sıcak bakmıyorum. Çünkü her okul tipini kendi içinde değerlendirmek ve her öğrencinin beklentisini ayrı analiz etmek gerekir. Öğrencinin üniversite okumadan hayata atılması en doğal hakkıdır. Bu hak da ara eleman ihtiyacımızı az da olsa kapatabilmekte ama yeterli değildir. Ayrıca lise mezunu olarak hayata atılmak isteyen gençlerimize teşekkür etmek de bizlerin bir borcudur. Onlar, sadece ara eleman ihtiyacımızı karşılarken erken yaşta evlenerek geleceğin gençlerine sahip olmakta ve bunları vatan, millet sevgisiyle büyüterek en büyük görevi yerine getirmektedirler.
Resmi verilere bakalım:
• Düz liselerden: 137 bin 27 öğrenciden 102 bin 480’i yerleşti.
• Anadolu liselerinden: 920 bin 684 adaydan 323 bin 192’si yerleşti.
• Fen liselerinden: 61 bin 436 adaydan 29 bin 80’i yerleşti.
• Özel liselerden: 12 bin 367 adaydan 4 bin 365’i yerleşti.
• İmam Hatip Lisesi mezunlarından 95 bin 598 aday yerleşti.
Doluluk oranlarına bakarsak:
• Devlet üniversitelerindeki kontenjanların %99’u doldu.
• Tıp, diş hekimliği, eczacılık ve hukuk programlarında %100 doluluk var.
• Mühendislik %97, öğretmenlik ise %95 oranında doldu.
Gençlerin “çıkışta hemen para kazandıran” ve “prestijli” bölümleri seçtiği anlaşılıyor. Ancak burada en büyük hata, toplumun bazı meslekleri değerli görüp diğerlerini küçümsemesidir.
Örneğin, bir toplumda “doktor, mühendis, genel müdür, daire başkanı” denildiğinde saygı duyulurken; “itfaiyeci, diş teknisyeni, işçi, kasiyer” gibi meslekler hor görülüyor. Oysa en küçük işimizde bile küçümsediğimiz bu mesleklere muhtaç kalıyoruz.
Sözlerimizin sonuna gelirken; ülkemizde başarının üniversite kazanmakla doğrudan ilişkilendirilmesi, yapılan en büyük hatadır. Bu hatanın toplumun her kesiminde ve hatta eğitim camiasında yapılması daha korkunçtur.
Evet, okumak önemlidir; ama üniversite dışında da okumak ve bilgilenmek mümkündür.
Sayılarla uğraşmak yerine, gençleri dinlemek, onlara güvenmek, yollarını açmak olsun. Güvenmek, arkalarında olduğumuzu göstermek, fikirlerine saygı duyduğumuzu hissettirmek ve kendilerinin evlatlarımız olduğunu yaşatmak yeterlidir.
Sayıların birer oyuncak olduğunu, başta sağlık sonra vatana ve millete hayırlı bir vatandaş olarak yetiştirmekten başka nasıl bir eğitim olabilir ki?
Gençlerimiz, geleceğin babaları ve anneleri olduklarını unutmayalım yeter.
Onlar damarlarında Türk kanı taşıdıkça, her ne sebeple olursa olsun bu vatanın bütünlüğünde ve korunmasında en önde olacaklarını ve burada diplomanın hiç olduğunu herkesten iyi bilecekler.
“Gel.” dediğinde gelen, “öl.” dediğinde ölen bu gençlere başarısız diyenlerin de alınlarını karışlamasın; bilirler, onlar Türk gençleridir.
Başarısız olarak nitelendirdiğimiz gençlerle bugünlere gelen ülkemiz, ileriki yüzyıllara daha emin adımlarla ilerlemesini bizlerden daha iyi bilir.
Benim gençlere güvenim sonsuz; sizlerin de güveni sonsuz olsun.
Önemli olan, gençlerin umutlarını, enerjilerini, öğrenme arzusunu, vatan ve millet sevgisini yitirmemeleridir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.