Gündemde her zaman yerini koruyan ve korumaya devam edecek yeni bir cümle ‘’ Z Kuşağı’’.
Her zaman dile getirdiğim biz Türkleri sayısal kavramlar ve bilinmezlikler biraz olsun ürküttüğünden bahsetmişimdir. Anlaşılmayan yâda kavranılmayan her zaman korkutur bizi.
‘’Z Kuşağı’’ dediğimiz bizim torunlarımız ve evlatlarımızdan başkası değil. 
Abartmaya bilinmezliklerle isimlendirerek gizeme yaratmaya gerek yoktur.
Öz ve öz bizim torunlarımız ve evlatlarımız bunlar. 
Çokbilmişliğimizin göstergesi gibi x,y,z kuşağı…
X,Y kuşağını biliyormuşuz gibi bu eksik kaldı.

Nedir bu ‘’Z Kuşağı’’?

‘’Z Kuşağı’’  2000 yılı ve sonrasında doğanlar için kullanılan cümledir.
Ve bunlara teknoloji çağında doğduklarından dolayı ‘’Milenyum Çağı Çocukları’’olarak da adlandırılır. Çünkü teknoloji içinde doğup, büyümeleri bu adla anılmalarını sağlamıştır.
‘’Milenyum Çağı Çocukları‘’ yani Z kuşağı; özgüvenleri yüksek, hızlı ve analitik düşünme gücüne sahip olup bu becerilerini bireysel kullanmayı seven, ekip çalışma ruhuna aykırı olan farklı bir gençlik.
Öğürlüklerine ve bağımsız olmaya düşkün, başaramayacağı yoktur, kuralları olmayıp, kendi yollarını çizen, aile bağları ve akraba kavramını bilmeyen, yorulmayan, özveriyi bilmeyen, çabuk sıkılan, çabuk vazgeçen bir gençlik.
İşi zahmet gören, para kazanmayı o günkü ihtiyacını karşılamak olarak bilen, hızlı yaşamayı seven gençlik.
 Her ihtiyacını teknolojinin nimetlerinde faydalanarak, çabuk ulaşmalarından, dolayısıyla sıkılan, bunalan, farklı arayışlarda olan bir gençlik.
Ne oluyor, aileyi, arkadaşlığı, sevgiyi, örf ve gelenekleri bilmeyen bir gençlik.
Sonuçta kendilerini toplum ve kendilerine karşı yetersiz olduklarını düşünerek bunalıma girmiş bir gençlik.
Zeki olmaları bir önceki kuşaktan farklı görmeleri kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sayıyorlar.
Evet, çok ve çok zekiler, inanılmaz bir şekilde.
Yorulmuyor ellerindeki telefon yâda internet ile oturdukları yerden yemeklerini söyleyip arkadaşlık eden bir gençlik.
Dışarıya çıkıpta hava almayan, parkta gezmeyen, çiçek koklamayan, çimenlere basmayan, yere çöp atmayan, okey onamayı bilmeyen, sözel konuşamayan… Bir gençlik.
‘’Z Kuşağı’’ video izlemek, oyun oynamak, Youtube, Netflix, Instagram gibi sanal dünyada yaşamak ve video ile iletişim kuran bir gençlik. 
İşin ilginci bu sanal dünyayı gerçek dünya zannetmeleri.
Sonrası hüsran.
Zeki bir gençlik.
Ama ne yapacaklarını bilmeyen boşlukta kaybolup giden bir gençlik.
Fazla para kazanırken yorulmadan çok kazanmak ve bu kazançlarını sadece ve sadece kendilerinin ihtiyacı olan yemek, sosyalleşmek için harcamak.
Gönüllü  organizasyonları seven bir gençlik, ama yalnız bir gençlik.
Yatmayı hayat felsefi edinen bir geçlik.
Korkuları olan, gelecek kaygısı olan, kimlik çelişkisi olan, varla yok arasında bulunan gençlik.
Üzülüyorum, aynen Almanya’da, Fransa da kısacası yurt dışında olan gençliğe benzetiyorum.
Çaresizler, umutsuzlar, tutunacak bir dal arıyorlar.
Kendilerini akılı sanıp aslında olamayan gençlik.
Kayboluyorlar, bu insafsız dünyada, belki kendilerini anlatamadıklarından, beklide anlayamadıklarımızdan.
Unutmayalım ne şekilde tanımlanırlarsa tanımlansınlar onlar bizim torunlarımız, çocuklarımız, geleceğin babaları,ananeleri, işadamları, mühendisleri, doktorları, siyasetçileri, ustaları, öğretmenleri…
Anlamaya çalışarak, bağrımıza basarak, şefkat göstererek…
Bunlar bizim ve bizim olmaya devam edeceklerdir.
Kabul etsekte, etmesekte bunlar’’Z Kuşağı’’.
Bunları geleceğimiz ve hepsi TÜRK gençliği.


 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.