Alaca Anadolu İmam Hatip Lisesi, "Ensar- Muhacir Kardeşliği ve Değerlerimiz" konulu konferans düzenledi.
Alaca Anadolu İmam Hatip Lisesi, öğrenci ve öğretmenlerine yönelik kültürel faaliyetlerine devam ediyor.
Bu çerçevede Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Öğretim Görevlisi Yalçın Atalık, “Ensar-Muhacir Kardeşliği ve Değerlerimiz” konulu bir konferans sundu.
Konferansta Okul Müdürü Kadir Şimşek, öğretmenler ve çok sayıda öğrenci dinleyici olarak hazır bulundular.
Konuk konuşmacı Yalçın Atalık, Mekke’de inançları nedeniyle uğradıkları baskı, zulüm ve işkenceler sonucu Medine’ye göç eden Müslümanlara muhacirler anlamında “muhâcirûn” dendiğini; Hz Peygamberin muhacir ailelerden her birinin reisini Medineli Müslüman aile reislerinden biriyle kardeş kıldığını, tarihte benzeri görülmemiş bu kardeşlik müessesesinde en önemli rolü üstlenen ve Mekke’den gelen kardeşleriyle sahip oldukları her şeylerini fedakârca paylaşan, onlara her türlü maddi manevi desteği veren Medineli Müslümanlara da “yardımcılar” anlamında “ensâr” denildiğini anlattı.
Muhacirler ile ensar arasındaki sevgi ve kardeşlik bağlarının ne derece sağlam olduğuna dair ayet ve hadîs-i şeriflerden örnekler veren Atalık, İslam’ın en zor günlerinde kurulan bu kardeşlik müessesesinin daha sonra da başka ilâhî emirlerle din kardeşliği şeklinde bütün Müslümanlar arasında devam ettiğini, birlik beraberlik, dayanışmanın dinî bir zorunluluk olduğunu vurguladı.
Atalık, daha sonra kardeşliğe, dirlik ve birliğe yönelik en büyük tehlikenin her tür ayrımcılıktan ve ırkçılıktan kaynaklandığına değinerek bu konuda Kur’an-ı Kerîm’den ve Hz. Peygamberin söz ve uygulamalarından verdiği örneklerle İslam’ın ırkçılığı, etnik, dinsel, mezhepsel ve cinsel ayrımcılığı net bir biçimde yasakladığını anlattı.
Atalık, bu bağlamda dünyanın dört bir yanında yaşanmış büyük katliamlardan, etnik temizlik hareketlerinden verdiği örneklerle insanlığın bu konuda kabarık bir suç dosyasına sahip olduğunu ortaya koydu.
Atalık, İslam’ın ırkçılığı ve ayrımcılığı şiddetle yasaklamış olması sayesinde Müslüman devletlerin ve toplumların asla bu tip çirkin eylemlerin öznesi olmadıklarını, buna rağmen zaman zaman bu konularda haksız suçlamalara maruz kaldıklarını belirtti.
Konuşmasının son bölümünü canlarını ve namuslarını kurtarmak için Irak ve Suriye’deki iç savaşlardan kaçarak ülkemize sığınan Müslümanların Türkiye’deki durumlarına ayıran Atalık, şunları söyledi:
"Bu kardeşlerimiz, tarafları belli bir savaştan ve savaşmaktan kaçmadılar. Bırakın savaşmayı, kendilerini koruyacak en basit silahlara bile sahip olmayan bu sivil insanlar, en basit doğal ihtiyaçlarını bile karşılayamaz bir duruma getirildiler. Dış güçlerle işbirliği yapan kendi devletleri ve yönetimlerinin ayrımcı siyasetleri ve destekleri sonucu kurulan mezhepçi silahlı milis grupların saldırılarına maruz kaldılar. Aile bireylerinden birçoklarını kaybettiler. Birçokları çeşitli saldırılarda yaralanarak sakat kaldılar veya defalarca ameliyat olarak yaşama tutunmaya çalıştılar. Bu insanların elinde sadece iki seçenek vardı: Ya mezhepleri nedeniyle kendi devletleri tarafından terörist damgasıyla damgalanmak ve bu acımasız silahlı milis gruplar tarafından öldürülmek, ya da bölgede kimin hizmetinde oldukları belli olmayan terör örgütlerinin oyuncağı ve maşası olmak.
İşte bu kardeşlerimiz yapabilecekleri en doğru şeyi yaparak Türkiye topraklarına, kardeşlerinin himayesine hicret ettiler. Bu gün üç milyon civarında muhacir kardeşimiz Türkiye’de zor şartlarda yaşam mücadelesi vermektedir. Elbette bunun getirdiği bazı sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlar olacaktır. Her şeye rağmen bizim Müslüman olarak görevimiz, bu kardeşlerimize elimizden geldiğince “ensar” olmaktır. Bu kardeşlerimize yönelik her türlü ayrımcılıktan, kırıcı, incitici söz ve eylemden uzak durmak, en azından karşılaştığımızda bir tebessüm, birkaç güzel sözle de olsa yaralı gönüllerine bir nebze merhem olabilmektir. Diğer yandan Türkiye’nin sınırlarını bu kardeşlerimize açmasında ulusal güvenliğimizin sağlanması çabası da etken olmuştur. Zira Türkiye bölge halkının güvenini kazanarak bu coğrafyada oynanan emperyalist oyunları bozmuş, bölgedeki bütün denklemlerde edilgen bir seyirci değil, etkin bir eleman olduğunu ortaya koymuştur. Günümüz koşullarında insan hakları açısından dünyaya örneklik ederek itibarını arttıran Türkiye Cumhuriyeti, bu kararları ile gelecekte de bölgede kazançlı çıkmaya aday tek ülkedir."
Yaklaşık bir saati bulan konferans, konuşmacının İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’dan okuduğu bir şiirle sona erdi.
Konferans sonunda Okul Müdürü Kadir Şimşek, konuk konuşmacıya teşekkür ederek bir plâket takdim etti.