Sanki bütün insanlar eşitlendi, renksiz, duygusuz ve yaşama sevincini yitirmişlikleriyle ya da ben öyle düşünüyorum.

Gelen gün giden günü aratır oldu, Ağaçlar aynı, çiçekler aynı renk açsa da, bu bahar o bahar değil gibi,

Saat zamanı kovalamaktan yorulmuş.

Takvim yaprakları kendiliğinden kopup düşer oldu, arkasındaki kıssalar okunsa da anlaşılamıyor, bir bağ kurmak neredeyse imkânsızlaşıyor geçmiş zamanla, geçmişle gelecek arasındaki köprüyü kullanan yok, herkesin ortak fikri uçarak karşıya bir an önce geçmek ve ne olacaksa bir an önce olsun diyerek heyecanla beklemek.

Henüz kurtulmuş değiliz korkularımızdan Çocuklarda büyüme telaşı, gençlerde ne çabuk bu yaşa geldim endişesi, orta yaşlılarda ortamın dışına itilme sendromu, yaşlılarda ölüm korkusu.

Teknolojinin, sosyal medyanın, kapitalizmin ve tüketim ekonomisinin tükettiği benliğimiz bu sanal alemde heye/cansız, yarı canlı yarı cansız bir şekilde ömür sermayesinden tüketiyoruz.

"Biz kusurlu, fani varlıklarız, zihnimizden uzaklaştırsak bile faniliğimizin farkındayız… Kayıplarımızın yasını tuttuğumuzda iyisiyle kötüsüyle kendimizin de yasını tutuyoruz. Bir zamanlar olduğumuz ve artık olamadığımız, bir daha hiç olmayacağımız kişinin yasını.” (Joan Didion)

Payı kadar susanlar kadar, payı kadar konuşanlar, bulanık suda balık avlamak ve kopartabildiği kadar bir şeyler koparmak peşinde insanoğlu

Ne gariptir ki ders veren çok, ders alan yok.

Tespit ve tembihler bir "amannn sende" kelimesiyle yerle bir oluveriyor maalesef.

Herkes her şeyi biliyor, her şeyin farkında, bir saat veya bir gün önce planladığı şeyleri gerçekleştirme derdinde.

"Derdi dünya olanın derdi bitmez" deyip bu bahsi burada kapatalım.

Demem o ki, ne yaptığımızı, nasıl yaşadığımızı bilmeden ve akşamdan sabaha hiç bir şeyin değişmeyeceği düşüncesiyle meşgulüz.

İşimize gelen ve çıkar sağladığımız her şey bize mubah, ele günah!

Dedi-kodu, fitne fücur eleştiri veya yorum olarak adlandırılmış, bir karalama kampanyası almış başını gidiyor zamanın şahitliğinde hasıl-ı kelâm.

/Nasılda alkış tutuyoruz olan bitene

hiç farkında değiliz, kemiğe dayanan bıçağın.

İki elini bırakıp bisiklet süren çocuk gibi şeniz şimdilik!

Sonucunu kestirmek zor olmasa gerek

biraz sonra olacakların!

-Az ilerde bir çukur var-

Hayat sonlanabilir dikkat edilmezse.

Ezcümle, kutsal bildiğiniz ne varsa yara almış, anlamını yitirmiş durumda.

Adaletin olmadığı yerde sefalet

Eğitimin olmadığı yerde cehalet

Siyasetin olduğu yerde rezalet baş-göstermektedir.

Siyaset deyince kirlisi var temizi var, kişi önce kendi yolunu, prensibini siyasetini yapmalı ve kişilerin oluşturduğu toplumunda bir direnci kırmızıçizgisi olmalı ki ülkeyi yönetenlere yön verebilsin, baskı yapabilsin.

Günümüzde böyle mi siyaset?

Veya insanlar siyasete neden bu kadar ilgi gösteriyor?

Cazibesi cefasında daha mı çok acaba?

Beni endişelendiren yaşanan deprem felaketinin ve depremzedeler üzerinden siyaset yapılması ve o bölgenin siyasilerin kötü emelleri için kullanılacak olmasıdır.

Birçok doğrunun yanı sıra birçok yanlışın yapılabileceği düşüncesidir.

Can taşıyan bütün canlıların yaşamdan haz alması ve sağlıklı, huzurlu, güzel bir gelecek dileklerimle…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.