Bu hafta köşemde hepimizin tanıdığı bildiği Alacalı eğitimci şair-yazar Murat Canbolat hocamın güzel bir yazısını siz kıymetli okurlarımla paylaşmak istedim.

....

“Dal incelikten, insan kabalıktan kırılır.” Hassas insanlar, kuş kalbi gibi bir kalp taşıyanlar için dünyanın bir cehennem olduğunu ifade eden Alman şair Goethe’nin ifade ettiği kalple “Bu dünyadan etimle kemiğimle nefret ettim.” diyen Cahit Zarifoğlu’nun taşıdığı kalbe sahip olabilenlere ne mutlu!

Nerede hüzün taşıyan bir kalp görseler oraya koşarlar, kuş kalbi taşıyanlar. Hani vaktiyle insanların ve insanlığın en büyüğü Erdemliler Meclisi’nin (Hılfül Fudul) en kıymetli üyesi oluvermişti. Henüz 20’lerindeydi o zamanlar. Öncelikle ve özellikle mazlumların ve mahzunların gözyaşlarını silebilmek niyetini her daim somutlaştırmak için vermişti tüm mücadelesini. Artık kırkına geldiğinde ilk atası Hz. Adem’e dünyanın yüklediği hüzün ve gurbet mirasını taşıyamaz olduğunu hissederek kalbine bir inşirah bir sığınak aramaya koyulmuştu. Gelmiş, geçmiş ve gelecek en büyük kalbi taşıyan dikkat ve rikkatin an be an attığı bu mahsun gönül sığınak olarak Hira’ya çekilmiş ve en büyük teselliyi de orada bulmuştu. Bu hüzün oradan gönüllerimize taşıdığında bizde emanetin kıymet ve hassasiyetinin farkına varabilmiş ve insan olabilmiştik. Kimin ne ölçüde bir kalp taşıdığını elbette tüm kalplerin asıl sahibi bilir ve bilecektir. Bizim tek tesellimiz ancak şu olabilir. Rauf ve Rahim isimlerinin en büyük ayinesi olan Efendimizi sevebilecek bir kalp nimetiyle nimetlenebilmek…

Muazzez Ersoy’un emsali az rastlanır yorumuyla seslendirdiği “gurbet kuşları” şarkısını dinlerken bu dünyanın gurbetçileri olan bizlerin ahiret yurduna varmadıkça hangi dala konarsak konalım aradığımız huzura varamayacağımız gerçeğiyle yüzleşirim. Taner Arda’nın “Kuş Kalbi” şiirinde ölümün her daim açık penceresine farklı bir boyut getiren şairin şu şekilde ifade ettiği “mavi gökyüzünde ölmek” dizesinde can kafesinde sıkılan durmaktan sıkılan gerçekten insan olan insanların esasında bu dünyaya ait olmadığını ne kadarda güzel dile getirmiş.

Her hatırladığımda beni tebessüme sevk eden alçak irtifada uçan Süperman karikatüründe niçin gökyüzünde uçmadığı sorulduğunda sıkıldığını ifade etmesi hayal olarak Süperman’de olsanız göstermek görünmek merakı kalbinize yuva yapmışsa kolay kolay kendinizle başbaşa kalabilme özgürlüğünü yaşama fırsatınızın çok düşük olacağını düşündürmüştür bana. Popüler çağın ve kültürün ağına düşen elbette çağın kendine özgü tarantulalarına yem olma ihtimaliyle her daim yüz yüze olduğu gerçeğini de unutmamalı. Haz ve hız çağının bir türlü tatmin olmayan ve olamayan günümüzün kem talih insanlarının en büyük nasipsizliği kalplerin birbirinden fersah fersah uzaklaştığı bir döneme denk gelmelidir. Fantastik kurgularla kalplerin alabora olduğu bir dönemde hangi süper güçle donanırsanız donanın ölümün her daim açık penceresinden süzüleceğimiz gerçeğiyle yüz yüze olduğumuz en büyük gerçektir. Oyunlarla, filmlerle,

dizilerle, abuk subuk rol modellerle, insanlara servis edilen lüks ve şatafatlı hayatlarla oyalananlar şunu iyi bilsinler ki şu dünyada asıl ve tek sermayeleri olan kalpleri ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Dünyanın en acımasız katillerine ve en vahşi ve yırtıcı canavarlarına bile rahmet okutacak bu mahluklar iblisten aldıkları sıkı eğitimle bu emellerini gerçekleştirmek için her an tetikte beklemektedir. Bunların çıkardığı kaos ortamında çıkardıkları yangında şu tutuşan aileler aynı evde kalpleri birbirinden uzak yaşamaktadır. İşin esprisi bir tarafa hane halkıyla da tanışmanın kalpleri birbirine yaklaştırmanın zamanı geldi de geçiyor bile.

İnsan, anlam arayış yolculuğunda belki de asıl aradığı gerçekten içini dökebileceği sığınabileceği bir kalbin olduğuna olan inancını diri tuttuğu ölçüde bu yolculuğa devam edebilme gücünü kendinde bulabilecektir. TV’de iyi ki denk gelip dinlemeye başladığım Dr. Agah Aydın’ın tüm konuşmalarında dikkatimi çeken en önemli husus insanın eksik olan parçamızı arayışımıza yaptığı vurgudur. Çağın insanının kendini çok duyarlı çok düşünceli ve çok hızlı düşündüğü bu dönemde esasında insanın durmaya düşünmeye kendini gelmeye kendini bulmaya ihtiyacı vardır. Bu arayış kuş gibi bir kalbe sahip olmadan da nihayete eremeyecektir. Simurgu arayan rindlerin ve ehli kalbin Kaf Dağına varabilenlerin farkına vardıkları gerçek her birinin birer Simurg oldukları ve gerçek yolculuğun insanın kendini bulma yolculuğu olduğudur.

Zümrüdü Anka’nın kalbini taşıyan elbette rikkat sahibidir. Kalbi bin kez kırılsa da aldırmayan kalbi elmastan kıymetli olanları inciten bir yetimin bir öksüzün bir mazlumun yere düşen gözyaşıdır. Kendisi ne incinen ne inciten böylesi ehli kalpler bir mahsun gönül için dünyayı ayağa kaldıracak bir kalp taşıdıkları için içlerinde sürekli bir medcezir yaşarlar.

“Ah çatal olur efelerin yüreği” türkü dizesindeki gibi hem korkusuz hem de şefkatli kalplere ne kadar çok ihtiyacımız var. Bir kardeşimin ifade ettiği gibi çatal ağaçların gökyüzüne açtığı ellerle beraber bizde ellerimizi semaya kaldırıyor çatal yürekli yiğit analarımızı yiğit karındaşlarımızı hayatımıza dahil etmesi için Yüce Mevla’ya ellerimizi açıyoruz.

Dikkat! Kıramazsınız…

18 Aralık 2022

Murat Canbolat

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.