Unuttuklarımızı hatırlatır bayramlar bize!

unuttuklarımız, ihmal ettiklerimiz

kendimize benzetmeye çalıştıklarımız

çocukluğunu yaşamadan büyüyen çocuklarımız!

Öyle ki, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk birde bayram hediye etmiş çocuklara,

gönüllerince eğlenmeleri ve kendilerine verilen değer bilinsin istemiştir, Geleceğimizin teminatı çocuklara çocukluğunu yaşamak ve yaşatmak gibi bir sorumluluk yüklemiştir biz büyüklere!

Büyüdün adam oldun, çocukluk yapma demeyin. Çocuk gibi davranın çocuklara...vesselâm

O Çocuk

Bahçeden çocuk sesleri geliyor

Hayatı dinliyorum

İçim yoruluyor, ruh yoruluyor

Büyük gözlü çocuk

İnsanın içine kadar bakıyor

Sorar gibi

- Nerede benim babam

Kendimi şöyle görürüm düşümde

İki ata birden binmişim

Biriyle kuzeye saldırıyorum

Ötekiyle

Alkan lalelerin

Kıpkızıl tutuştuğu sulara

Nerede babam

Karşısında yapayalnızsın

Duvar gibi dikilen

Bu sorunun

Okşuyorsun başını

Şehit çocuğunun

Bahçeden kuş sesleri geliyor

Sabahı dinliyorum

Bu sefer bezgin

Bir vakit

Darağaçları kurdum

Elimden fırlayıp gidiyor cellatlar

Silah olarak

Bir tek soru var elimde

Nerede babam, nerede

(Cahit Zarifoğlu)

Dünyanın Bütün Çocuklarına Karşı

Hepiniz el ele bir halka yapsanız

Rüyadan ve şarkıdan bir halka

Ve almasanız kimseyi ortanıza

Benden başka

Masallar gibi silinse etrafımız

Şehzadeniz olsam sizin

Biz mektebi ve dersi ebediyen terk ettik

Ne olurmuş anneler vermezse izin

Seyretsem yüzünüzü birer birer

Ve birer birer seyretseniz beni

Garip saadetler duysak

Bayramlıklar kadar yeni

Nasip değil sadece gökler midir

Üstümüzden ninniler gibi geçen

Yavaşça görünürken karşı dağlar

Oyuncaklar mı hatırlarız devlerden

Gülsek küçük fidanlara sebepsiz

Mesela uçan kuşlar bir tuhaf gelse bize

Ve gölgesinde altın karanlıkların

Deliler gibi âşık olsak kendimize

Hani geçen sene kopan uçurtmamız

Kim bilir şimdi nereye gitti?

Uykular ve güller arkasından

Oyunlar ki Allah’ın selâmeti

Siz dünyanın bütün çocukları geliniz

Rüyadan ve şarkıdan bir halka

Ne olur almayınız kimseyi

Ortanıza benden başka

(Fazil Hüsnü Dağlarca)

Payıma Düşen

herkes işinde gücünde

tohumu alınıp bostanda bırakılmış bir salatalık

gibi sararmış kurumuş elleriyle yün eğiren

şu nine işinde gücünde

arsa alım-satımıyla uğraşan profesör

ve öğrenmediği şeylerle sürekli sınanan

öğrenci işinde gücünde

saymakla bitiremediği paralarla

ellerinin ilişkisini araştıran veznedar

ve büyük kızını dün evlendiren

banka müdürü işinde gücünde

yeni bir sefere hazırlanan pilot

ve onun bir çok ülke dolaşmış olan çantası

kazasız belasız bir gün geçiren itfaiyeci

ve onun yangınlarla ilgili anıları

gece vardiyasına uyanan işçi

ve uyanmayan öfkesi

işinde gücünde

şu çöplükteki tavuk

ki pamuk şekeri gibi civcivler hazırlanıyor

bana da oturup şiir yazmak kalıyor

(Salih Bolat)

Güneşli Avlular

Güneşli avluların ayazında geçti

çocukluğumuz…

oyuncaksız

salıncaksız.

Bulutları izlerdik bu yüzden

kerpiç odalarımızın çatlaklarında bulurduk

canavar yüzleri..

Ve sürüsünü güden

çoban rüzgar

bulutlara üflerdi..

Dünya şiirli bir müzikti

Sokaktaki sesler, kedilerin miyavları

Arnavut kaldırımlarında takırdayan at arabaları

yan bahçede olgunlaşan portakallar

yeşil yaprakların ve yağmurun sesi

kokular, renkler, duygular

baş dönmesi..

çocukluk sarhoşluğu

rüzgarın en güzeli

yağmurun en yeşili

Portakal kokardı hayatımız, hanımeli kokardı

Güneşliydi avlumuz..

Bir avuç çakıl taşı,

bir avuç çamurla oynadığımız

28 Nisan 2009

(Ayşen Gacan Gülbağ)

Eski Bahar

Yaralarım hala duruyor bak

Eskiden böyle gelmezdi bahar

Benim olsun, demezdin koca şehir

Avizesiz olsa ne çıkar gökyüzü,

Ne çıkar sehpasız olsa odalar?

Sen bana bir yer yatağı ser

Koşuşturur çevremde zaten

Kaanlar, hanlar.

Işıldayıp dursa ne çıkar

Saltanatın çirkin yüzü

Büyük, beyaz saraylar?

Hastalıklardan hastalık beğendir bana

Gel, hekimim ol Lokman, beni öldür.

Ver elinle zehri, içir ilaç diye

Çevir yüzümü yare

Gözümün ışığını söndür.

Bugün günlerden ne?

Kimbilir neyin öncesi,

Neyin sonrası?

Sen de duydun mu Şair Zihni?

Bırakıp gitti beni

Gönlümün dört yapraklı yoncası.

Bak,

Gözü kör

Şirin bir köstebeğin eline

Tutuşturmuşlar bir şiir parçası.

Kah okuyor,

Kah,

Menekşeleri söküyor

Ebruli.

Bilmiyor ki onlar benim

Yüreğimin biricik goncası.

Yaralarım hala duruyor bak

Biliyorum,

Eskiden böyle gelmezdi bahar.

2022

(Levent Dizdar)

Oynayacak Yer Bırakın Bize

Kentler daralıyor, yollar daralıyor,

Kaldırımlar daralıyor, daralıyor bahçeler bile,

Daralıyor masallara sığmayan evrenimiz.

Yüreklerimiz daralıyor gün geçtikçe.

Oynayacak yer bırakın bize.

Önce cadde kenarları, sonra kaldırımlar,

Bahçeli apartmanların bahçeleri,

Size ayrıldı, sizin otomobillerinizle doldu,

Okulumuzun önü, düşlerimizin içi.

Oynayacak yer bırakın bize.

Hey babalar, hey amcalar, yöneticiler,

Bir makine yığınına değişmeyin bizleri,

Aklınıza gelsin boş arsalarda oynadığınız günler,

Ama şimdi boş arsalar bile otomobil sergileri,

Oynayacak yer bırakın bize.

(Eray Canberk )

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.