Beyaz masumiyeti, saflığı, adaleti, temizliği temsil eden bir renk olarak görülmektedir.

Beyaz deyince herkes doktorların, öğretmenlerin, mühendislerin, gelinlerin giydiği giysilerin renginin ‘’Beyaz ‘’ olduğu aklımıza gelir.

Kimseniz aklına ölüm olarak ‘’Kefen’’ gelmesin.

‘’Beyaz bir sayfa açmak ‘’ deyimini ile geçmişte ne olduysa olsun yeni hayata başlamak yani temizlenmek aklımıza gelir.

Burada son zamanlarda yaşanan ve yaşamakta olduğumuz hayatı şöyle bir kendimce yordamlığınca ve çokça gerilere gidince de çocukluğumdaki iki olay beni etkilediğini anımsadım. Birincisi ‘’Beyaz Gelinlik’’ ve ‘’Ölüm’’ .Tabii ölüme değinmeden ‘’Beyaz Gelinlik’’ hakkında yazmak istedim.

Nice yaşanmışlıkları ve yaşanacakları bir ‘’Beyaz’’ renge benzettiğimden olsa gerek.

Çocukluğundan itibaren bütün kızlarımızın hayatı boyunca kendilerini ‘’Beyaz Gelinlik’’ içerisinde hayal ederek ve bu hayallerini gerçekleştirmeye çalışırlar.

Senelerce hayallerini kurdukları ve giymek istedikleri bu özel kıyafetin neden ‘’Beyaz’’ olduklarını bilmezler.

Eski Roma da gelinlikler sarıydı ve peçe ile birlikte kullanıyordu.

Ortaçağ’dan sonra 16. yüzyılda kraliyet ailelerinin içinde gümüş, sarı, kırmızı renkte gelinlik giymek bir gelenek halini almıştı.

1857’te Kraliçe Victoria’nın kuzeni Prens Albert ile evlenirken beyaz gelinlik giymesi bu geleneği başlatmıştır.

Bize ilk zamanlar kırmızı giyilirken, ilk beyaz gelinlik 1898’de II. Abdülhamit’in kızı Naime Sultan tarafından giyilmiştir

Günümüzde ve geleneksel olarak kullanılmaya başlanan ‘’Beyaz’’ ilk zamanlarda zenginlerin satın alabileceği bir malzeme olduğundan aynı zamanda da zenginlik ve statü göstergesiydi

Bu akımla gelinlik giyen birini gördüğümüzde “Prenses gibi olmuşsun” benzetmesi yapılmış ve günümüzde halen kullanılan bir deyim olarak kalmıştır.


İngiliz ve Fransız yazarlar ‘’Beyaz’’ rengini çokça kullanmışlar ve beyazın masumiyeti temsil ettiğini öne sürerek, bekâretin de sembolü olarak kabul edilmesini düşündürmüşlerdir. O dönemde evlenirken beyaz gelinlik giymek, kadınların bekâretini topluma ilan etmesine aracı olarak kullanılmıştır.

Günümüzde ‘’Beyaz’’ saflığın, sadeliğin, bekâretin, ruhaniliğin rengi olarak görülse de bizler yaşadığımız ortamın güzelleştirmek, sadeleştirmek ve zihnimizi rahatlatmak içinde çokça ‘’Beyaz’’ renk kullanılmaktadır. En çok tercih edilen renkler arasına girmiştir.

Her ülkede de farklı anlamlar taşıdığını da hatırlatalım. Çin’de gelinlik’’ kırmızı ‘’renk seçilirken “Beyaz” yas rengidir. Yunanistan’da kutlama sembolü, Almanya, Fransa, Amerika da neşe, masumiyet, bekâret, ahlak kavramlarının simgesi haline gelmiştir.

Son zamanlarda Türkiye ‘de evlenen kızlarımız krem, kırık beyaz, nüde gibi renkleri tercih ettikleri de görülmektedir. Sebebi kim bilir herhalde kendi tercihleridir ki kimsenin söz söylemeye hakkı da yoktur.

Evlenirken yani dünya evine girilirken beyaz gelinlikle adım atmak; o evde huzurun, bolluğun ve bereketin olacağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla eskilerden “O eve gelinliğinle girdin ancak da kefeninle çıkarsın” atasözü herkesin bildiği bir sözdür. Bu sözdeki amaç evliliğin her ne sebeple olursa olsun devam ettirileceğini ve bozulamayacağı anlamına gelmekteydi.

Geçmişteki evlilik hikâyelerini dinlemişizdir. Özellikle görücü usulü olarak yapılan evliliklerde(?).

Günümüzdeki evliliklere bakacak olursak, kırkı kırk yaparak yaptığımız evliliklerin sonuçları ortada. O zaman akla gelen soru mutlu evlilik varımdır. Evlilik bir ömür boyu nasıl sürdürülür. Sağlıklı, mutlu ve uzun süreli evliliklerin sırrı nerededir. Eskiden bir ömür boyu süren evlilikler varken şimdi ne değişti.

İster yeni olsun, ister eski evli olsun. Her evlilik de inişler ve çıkışları vardır. Çok mutlu bir evlilik gibide görülse de yâda çok mutsuz bir evlilikte görülse ortak bir yaşam bulunmaktadır. Bu ortak yaşamda iki farklı karakterin bir birine üstünlük kurma çabası yıllarca devam edecektir.

Evlilik emek ister. Erkek ve kadın içinde aynıdır ve eşittir. Çocuk oyuncağı gibi bir defada atılabilecek bir olay değildir.

Hiçbir evlilik mükemmel değildir. Ancak karşılıklı saygı, dürüstlük, duygudaşlık(Empati), güven en temel noktalardır. Özelliklede GÜVEN.

Öyle bir formül yoktur ki evlilikler bitmesin. Bu formül sizsiniz bilesiniz.

Günümüzde boşanmaları artığı bu zamanda gençlerimizin yanlış, aceleyle verdikleri evlilik kararları, evlilerin tahammülsüz oluşları, ortak yön bulamamaları, aile ilişkileri, maddiyat, çekememezlik, sepeler arasından birkaç tanesidir. Bayanlarımızın bağımsız para kazanımları ‘’Ben kendi ayaklarımın üzerinde dururum’’ öznesi ayrı bir sıkıntıdır.

Özelliklede sosyal medyanın hızla yaygınlaşması boşanma olaylarını hızla attırmaktadır. Sosyal medya da yapılan yanlış arkadaşlıklar ve ilişkiler boşanmaları çığ gibi artırmıştır.

Aldatmak okumuşluk düzeyi ile de alakalı değildir bunu da hatırlatalım.

İnsan niye aldatır derseniz bunu cevaplayacak birini bulamazsınız. Herkes kendince haklı olduğunda cevapta kendine göre olacaktır.

Evlilikte eşinizle birlikte tüm iniş çıkışları birlikte göğüslemek dolayısıyla uzun süre birlikte olmak yani “Bağlı” olmak.

Evlilikte ilişkilerin ‘’Aşk’’ olarak başlayarak birbirlerine karşı duygularla birlikte çaba, cömertlik, saygı, fedakârlık, …birlikte önceliğin eşe verilmesi ve bunları yaparken hiçbir şekilde menfaat beklemeden kendinizi adamaktır.

Ortak yaşamda herkesi olduğu gibi kabul ederek, biz söyleminin kullanılmaması, kusurların görülmemesi, birbirimizi affetmeyi bilmeliyiz.

Evlilikte ‘’Saygı’’ içten ve gerçekçi olmalıdır. Eşinizin düşüncelerine, fikirlerine, ailesine farklılıklarına kısacası olduğu gibi kabullenmek saygı duymaktır. Bu bize farklılıklarımızı kabullenerek karşılıklı hayranlığımızı ve mutlu evlilikleri getirecektir. Gerçek evlilik zor zamanları birlikte atlatabilmektir bence. Tartışan çiftlerin mutlu olmadığı kanısı da yanlıştır.

Mutlu evliliğe sahip olmanın tek bir sırrı var demekte doğru değildir. Mutluluğun ellerinizde olduğunu ve hep size bağlı olduğunu unutmayalım. Eşinizin güçlü ve zayıf yönlerini kabul ederek zayıf yönünü de tamamlarsan işte size mutluluk. Âmâ bu zayıf yönünü hiçbir şekilde kendi amacınız için kullanmamakta ayrı bir meziyettir.

İsmini hatırlamadığım bir kitapta bir bey tahtını oğluna bırakırken ‘’…oğul işin, aşın, eşin yüzünü ağartsın…’’ diye dua ediyordu.

''Hayırlı eş, huzurun başlangıcıdır.'' (Hz. Ali)

“Evlilik, ''ben'' diye değil, ''biz'' diye düşünüp hayata bakabilmektir.’’

“Mutluyum; çünkü eşimin kalbi kalbimde atıyor.”

Evlilikle ilgili birkaç güzel cümleleri yazmışken

Fazla söze ve güzel cümlelere gerek kalmadan “Beyaz Gelinliklerin” çoğalması dileğimle.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.