Her yılın 14 Şubat ‘’Sevgililer Günü ‘’ birçok ülkede kutlanan özel gündür.

Özel günün çıkış şekline ve tarihçesine/hikâyesine bir bakalım isterseniz.

Birinci rivayete göre..

Milattan Sonra III. yüzyıla da İmparator 2. Claudius Roma’yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı. Onun için en büyük problem ordusunda savaşacak asker bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden Claudias, Roma’daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı. Ama Roma da yaşayan papaz Aziz Valentina kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile yasağı hiçe sayarak gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti. Bunu duyan İmparator ikisinde sopa ile dövülerek öldürülmesine karar verdi. 14 Şubat'ında da Hıristiyan şehitliğine gömüldü.
İkinci rivayete göre..

Avrupa da kuşların çiftleşme günü olarak kabul edilir.

Rivayetler ne olursa olsun amaç bir şeyleri kutlamak olsun da.

Bizde ise Sevgililer günü tatbiki bu anlamda kutlanmamaktadır.

Bir gün de olsa dahi insanların birlerini bir bahaneyle hatırlamak istemesidir.

Ama neyi

İşte biz Türkler bunu karıştırıyoruz.

Tamam, gençleri anlarım, peki evlilere ne oluyor dersem.

Evlisin sevgili değilsin. Eş olmuşun, torun torba sahibisin hala biz sevgiliyiz.

Bizde sevgimizi özel günlere saklamış gibi sanki sadece o günde sevecek ve sevgimizi göstermek zorundayız.

Diğer günler torbaya mı girdi.

Sevgi yaşadığın her saniye, her dakika, her saat, her gün her yıl kısacası bir ömür.

Tabi birde kime karşı niye.

Yüz yılımızda sevgililer günü alınan hediyenin şekli abartıldıkça abartıldı.

Tarihin ilk yıllarında posta kartı yollamayla başlayan hediye kültürü zamanla ve gelişmişlik ve maddiyatla birlikte hediyenin boyutları inanılmaz şekilde değişti.

Sağ olsun bayanlarımıza her zamanki gibi doyumsuzluğu yıllara göre artırmaktadırlar.

Sevgilisine yani erkeğe ‘’bu sene bana ne alacaksın’’ diyerek başlayan bayanlar ‘’geçen senekinden farklı olsun beni şaşırt’’ cümlesiyle devam etmektedir.

Hediyeler ne hikmetse bayanlara alınıyor .

Sevgililer gününün bizim ülkemize geliş tarihine bakarsak 1981 yılında Erkekçe Dergisinde bahse edilen konu ile Türkiye ye giriş yapmıştır.

Böylelikle başlayan bir ‘’Sevgililer Günü’’ çığ gibi büyüyerek çılgınlar gibi devam etmektedir.

Sadece bir gün ya da bir eğlence olarak gördüğümüz bu günü iki kazananı var. Bayanlar ve esnaf.

Günümüzde satış pazarlama teknikliklerini uzaya çıktığı bu günlerde esnafı, şirketleri tutana aşk olsun. Paranın su gibi aktığı ama hiçbir anlam kazanamayan bu günler için harcanan zamana ve masrafa yazıklar oluyor.

‘’Hayatım Ayşe ye kocası on karatlık yüzük almış biliyor musun’’

‘’ Hayırlı olsun güle güle taksın’’

‘’Aşkım ben ne diyorum sen ne diyorsun. Seneye bende bekliyorum şimdiden haberin olsun ha.’’

‘’Seneye bakarız hayatım.’’

Diyerek uzayan erkeklerin kulak ardı ettiği ama zamanı gelincide sıkıntıya girdiği günlerden bir gün.

“Sevmek birine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır.” deniliyor. Acaba kaç kişi bunu uygulayabiliyor. Başkaları tarafından sevilmeyen insanın kendini sevmemesi gibi kendini sevmeyen de kimseyi sevmemesi gibi.

TDK'ye göre, SEVGİ-AŞK kelimelerinin anlamı şu şekildedir:

SEVGİ:‘’İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu.’’

AŞK:‘’Bir kimseye, bir olguya, varlığa ya da bir şeye duyulan yoğun sevgi ve bağlılık duygusudur.’’

Sevgi öğrenilirim yoksa içgüdüsel mi. Tatbiki bu sorulara cevap vermek olanaksız gibi.

Kendini sevmekle başlayan sevgi insanları sevmeyle devam eder.

Oscar Wilde derki “Kendini sevmek, ömür boyu sürecek bir aşk hikâyesinin başlangıcıdır” der.

Sevgi ve aşk kelimeleri de birbirine karıştırılmaktadır.

‘’Sen yeter ki içinden de olsa bir seni seviyorum de; Benim kulaklarım çınlasın kâfi…’’

‘’Sevebildiğin kadar sev, hayat kısa…’’

‘’Aşk ateşten bir parçadır; önce ruhunu aydınlatır, sonra bedenini ısıtır. ...’’

‘’Çünkü her bir zerrem aşık her bir zerrene.’’

Gibi söylene tatlı sözler herkesi hoşuna gider. Âmâ sonrası:

Sevgi zamanla sönmeye başlayarak biterken aşk bir anda bitebilir. Yani Her ikisi de biticidir. Aşk bitmişliği çok da kırıcı olabiliyor.

‘’Seni Seviyorum’’ cümlesi herkesin ağzına sakız olmuşken günümüzde gerçek sevgiyi bulmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

‘’Seni Seviyorum’’ cümlesinin sadece Baba/Anne ağzında söylendiğinde anlam bulduğu günümüzde, kuru kuruya söylenen ve hiçbir anlamı kalmayan cümle olmaktan başka bir görevi de kalmadı bence.

Sen-(i) Sev-(i)-YORUM.

Başka söze gerek var mı?

NİHAT HALUK UĞRAŞ

ALACA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ

KURUM MÜDÜRÜ

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.