Acının ve sevincin içe olduğu bir aydır kasım ayı, yaz ve ayaz birlikte boy gösterir, kırağı yakar, zehrini kusar yeşile, gün değince kökünden düşer yapraklar, ağaçları çırılçıplak bırakır aylarca,

Göz yaşlarımın donduğunu bilirim, aklımı kaydettiğimi bir duvar dibinde! Kasım ayında.

Ey gönlümde yıllanan zemheri

Vefalı sevgili üşümüşlüğüm

Düştüğün yerde

Gözlerimin sancısı

Hıçkırıklarım...

Ve üşümüşlüğün başlangıcı güzel günlerin sonu kasım ayı.

II.

Tükenen umutların ve kötüye gidişin başladığı bir günde, bir maydanozun yaprağında rastladım ona!

Çocukluğumda uçurduğum, uğur getirdiğine inandığım ve haber gönderdiğim dağın arkasındaki kıza.

Denilebilir ki; bu kadar anlam yüklenebilir mi bir böceğe, veya bu nasıl bir inanmaktır, ya da umut etmek, ne kadar güzel bir duygu bu zamanda, bunca umutsuzluk içinde inanmak uğur getireceğine?

Ne bileyim, çocuklaşınca insan kendini avutacak bir şeyler buluyor işte.

Unutmak adına yapılıyor bir çok şey aslında.

Onu orada öylece kaskatı görünce ölüm aklıma geldi, hiç çıkmıyor ki içimden ölüm, dolu dolu bir hayat yaşasam da,

Dolu dolu derken vur patlasın, çal oynasını kastetmiyorum elbette, üzüntü, hüzün, can sıkıntısı, öfke ve düşüncelerle geçiyor hayat, hem gündüz hem de gece, ölümü bilip, sevdiklerimi kaybettikten sonra.

Ve boş verip eyvallah etmediğim, şanına şöhretine, malına mülküne şu yalan dünya.

Evet bir maydanozun yaprağında rastladım ona, hareketsiz duruyordu, elime aldım anlamak istedim sağ mı ölü mü? Kıpırdıyordu

Ölmemiş yaşıyordu.

Kendine geldi yavaş yavaş, birden hareketlendi ve parmak ucuma doğru, yavaş yavaş ilerliyordu parmak izlerimde, böcekte Allah'ındı, parmakta sadece izi bana aitti, O da diğer insanlardan ayırmak içindi herhalde!

Ve bir manevra ile döndü yüzüme baktı. Ön ayaklarını temizliyordu ağzıyla, sanırım insandan bulaşan kiri temizledi böylece.

Hayretle yüzüme baktı kim bu adam, ne yapıyor, bana merhamet mi ediyor acaba der gibiydi böcekçe!

Yüreğine dokunmuştum, yüreğime dokunmuştu sevmiştim onu bu mevsimde, kısa zaman diliminde, ahh yine aylardan kasımdı,

"Şairlerin şahı olsan

Ne yazabilirsin ki bir Ah-tan başka" diyor ya şair

Ahh işte ahh. Ne kadar acımasız, ne kadar kötü, bencil, inançsız kibirli şu insan denilen mahlûk, yaratanın gücüne gitmesinde!

Sonra dedim ki, insanlık adına bir iyilik yapayım, ayak altında ve soğukta durmasın, sıcak bir köşeye bırakayım, ya da muhafaza edeyim, ısınıp kendine gelene kadar orada.

Aklımdan bu düşünceler geçerken unuttum,

Nasıl unutabilirdim? Ve kaç saat, kaç gün, nerede nasıl sakınıp saklayabilir, koruyabilirdim ayrıca.

Unutmuş olamazdım, beni yaratan onu da yaratmıştı, onun da Allah'ı vardı!

Sen yorulma, üzülme dercesine uçup gitti böylece...

Bana da arkasından bakıp uğur getir, uğurlar getir, uğurlar ola demek düştü kendi dilimce ...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.