Aslın da ülkeler de tıpkı insanlar gibidir. Çünkü sonuçta, devletlerin idaresi de insanlar eliyle işler ki. Bu neden den dolay algı yanılgısı oluşur.

Elle tutulup ta gözle görülücü hâl alınmakla, makam-mevki, temsili koltuklar da, sandalye ve masalar da idareciler-sorumlular-çalışanlar-iktidar da olanlar oturduklarından dır ki. Bireyler, toplumlar,bütün bunları devletle özdeşleştiriyorlar, devlet gibi görme algısı oluşturuyorlar.İşte bu yüz

den insanlık tarih boyunca, kraldan daha kralcı olmalarının nedeni bundan dır. Elbette saygı, taktir haktır; inkâr etmemek gereklidir.

•••İnsanları ifade etmeye gelince; varlıklarını izah gayretlerini özellikle de kendi var oluşlarının hayat, yaşam üstlenici kesin kararlılıklarını yerine getirmelerinin doğası gereği! Kutsallıkların kelamına bağlı kalsalar da, kalmasalar da, yerine getirseler de, getirmeseler de. Yaşama niyetlerine sadık kalmalarını asla kurgulara taşmadan tümüyle geçerliliklerini harekete geçirici yaşantılarına dala bilmelerini! Asla ihmal etme gibi bir niyet taşımazlar da; aynı duyguyla nesilden nesile üredikleri hâl de! Kazanımları uğruna çıkar çabalarını öncelikli olarak; İster essah,ister yalan,ister kurgu,ister anlamlı,ister anlamsız olsunlar.Hemen hemen her tür den değerlendirmeleriyle maksatlaşmışlardır, maksatlaşırlar

•••İşte bu uğurda yerli, yersiz, sebepli, sebepsiz bilinçli, bilinçsiz, bahaneli, bahanesiz....her türden açar, açmazlıklarla; ellerinden gelebildiğince,güçlerinin yetebildiğince yapabileceklerinden geri durmamışlar dır, durmayacaklardır da. Maksatları uğruna yollarına düşerler, bir yol bulurlar, bir yol açarlar ve yada; karşılarındakilerin yollarını kapatma ya, işgâl etmeye çalışırlar.

•••Oysa ki, hiç bir içerik: Haklılığın dokümanlarını (belgelerini, ispatlarını) örtbas edemez; fırsatçılık dolaplarını doldurarak çürük kararlarla diğerlerini-karşısındakileri karalayamaz rencide edici küçük düşürücü kampanyalara girişemez;türlü melunlukları reva görerek yanlış

takdim edemez; merhametsizliğin eseri olan fırsatçılığın her türlüsüne tenezzül edecek kadar küçülüp de !!

İstisnasız her bireyin,her toplumun-her şehrin-her ülkenin(her devletin) sınırları dahilin de,çizilmiş ana hatlarıyla temel ilkelerini belirleyiciliğin yasaları ölçüsünde;hür özgür ve iç yaşamıyla zorunlu-mecburi dış çıkar yanlılıklarıyla yapılanışlarına engel olmaya, sorun çıkartma ya yönelici hükme! Hiç bir kimsenin, hiç bir toplumun, hiç bir devletin; yeterli fırsatları tanısa, bulsa,üretse-oluştura bilse bile. Asla böyle bir yaptırıma,uygulamaya yaptırıma hakkı yoktur; başkalarının kendi varlıkları uğruna kendi kendilerine ol

an hakimiyetlerini ellerin den alırcasına !!! Onları esaretlere düşürücü bağımlılıklara itme ve ya çekme hakları

asla yoktur.

•••Kimse kimsenin sınırlarına anlamlarıyla basitleştirici sosyo,

ekonomik, siyasi, kültürel olarak; çok yönlü saldırı mekanizmalarıyla saldırı fırsatına sahip değildir. Çünkü anlamsızlaştırıcı duyular, kesinlikle kolay kolay hükmedemezler. Farklılıklar biçimlenirken, izahlar duyulur fakat! İçeriklere; hükümler bura da ne arıyorlar-ne geziyorlar? Diye mutlaka soru da sorulur elbette. Karşılıklı İstenilen- kabul görülen çıkarları asıl kayaklarına değil de; çıkarcılık fırsatçılıklarına dönük hükmediş esaretçilikleri ne dönüştürme çabaları maalesef !! Aslında dünyayı bir biriden uzaklaştırıcı hastalığa dönüştürmüş oluyorlar da. Akılları yettiği hâl de umursayıcı zekalarına bilerek ilgisiz kalıyorlar.

( Yavuz Yurt 1981 Taslak tasarım müspette, düşünüş yazımlarım dan)

•••Yaşamak için,hayatın bir sürü maksatları için,kategorize edilemeyecek kadar bir sürü izahları ve ya kendilerince o denli kesin saydıkları, kabullendikleri yararlılıklarına; güçlenmişliklerinin eksenleriyle yaklaşımlarını. Dostlukları bile hiçe sayacak kadar. Rencide edici bahanelerle bireylerin,toplumların, ülkelerin sorumlularının bir birlerini, birilerinin diğerlerini mazlum-mağdur durumlara düşüre gelişleriyle. Haksızlıklar da anlamsızlıklar da boğmanın, fırsatçılıkla perişan etmenin-geriletmenin, muhtaçlıklara düşünmek istemenin; hatta yıkımlara sebebiyetler ürettirmenin, daha da öte. İşgâl hayallerinin sanrılarına kapılmalarının kurgu tutarsızlıkları nedeniyle alternatif bahaneler arayışlarının işareti de neden olmasın ki ? Yeter ki tepe noktaların dan baktıkları gözleri kessin.Yeter ki acımasızlığın en eski taktiği savunmasız bıraksınlar.Ya da ye

tersiz,güçsüz,zayıf kalmışlığa iteklesinler !! Karşımız da işgaller esarete, bağımlılıklar a açık kalsınlar diye.

Onlar a hükmedelim,bizim için mühim olucu unsurlar da kararlılıklar kıldırmış olalım ki; politik ve siyasi özelliklerimizin etrafın da. Öncelikle ekonomik-iktisadi gerekçeler uğruna yardım, destek alım isteklerinin bağlılıklarıyla !!! Emirlerimizi de almasını bilsinler,bilsinler ki.Tavır da alamasınlar.

•••Evet, evet kesinlikle.Uluslar arası da olsa; hangi konu da olur ise olsun. Karşılıklı haklılığın yaklaşım tavırları

esas varız demekle olmaz ancak !

Geleceğin kesinliğine yaklaşım güvenle olur.Barındıran tavırlar, olumlu düşündürücü olur.Hakikât kesinleşmez vakti gelmeyince. O hal de karşılıklı olarak.Şimdi sizin geleceğe dair sunumlarınızın varlık izahı nedir?

Sorusu=Nasıl göründüğü nü, nasıl görüneceğini hesaplatıcı olur.

Mücadele arttıkça, hırslar da artar.

Geçmez kimse hak dan, niye mi?

Sorun bakayım herkese, her ülke ye.

Kaybetmek, perişanlığın adıdır derler.

Kim kimden ne bekler, ne beklemez.

Ufuklarımı karartıp ta, sakın ha sakın.

Göre bilmeni kapatma diye bekler

Var oluşun büyük tanımı olarak.

Kimse ye karşı düşmemeyi bekler.

Acımasızlığın en itibarsızlığıdır.

Zalim esaretlerle işgaller.

Esarete hayır, hürlüğe saygı bekler

Savunulamaz yıkılışlar, işgâl edilişler.

Oturarak yürüyüp ileri gidilemez ki !

Filozoflar bile gezerek vermişlerdir.

Onca yapıtı,söyledikleri nice sözlerini.

İstemez kimse, zavallı, ezik, silik, pisilik.

Şu dünyanın arttıkça artan feryatları.

Haykırışların ifadeleridir elbette.

Sesleri nereden mi geliyorlar ?

Dünyanın her yerin den, her şehir den.

İsterim ki, yıkımlar dan hepsi de. Korunsun,yıkılmasın, yazıktır elbette.

Asıl Bir sistemin olmadığı Şu Dünya da.

Yıkarcasına esiyorlar acımasızca.

Güç eksenli fırtınalar,kasırgalar.

İlerlendikçe geçişler oluşuyor.

Ne yani,geçmeyelim mi ileriye doğru.

Savunmayalım mı kendimizi ?

Korumak ve kalmak,yıkılmamak için.

Şu an da asıl olan şu dur ki !!

İnsanlar gibi, ülkeler de güvenmiyor.

Kesinlikle birbiri ne nasıldırlar,nasıl görünüyorlar değil mi ? (Yavuz Yurt).

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.