Kendi sesimizi bulmak, muhakeme gücümüzü geliştirmek, yeteneklerimizi keşfetmek hatta zaaflarımızı bulup düzeltebilmek için iletişime hak ettiği önemi vermeliyiz. Peki, iletişim sayesinde nasıl kendi sesimizi bulabiliriz? Tanış olmayı samimi bir iletişime taşıyan şey kişinin kendi hakkındaki bilgileri paylaşmasıdır. Bu sayede kendimizin daha iyi farkında oluruz. İnsan konuşurken kendini de dinler bir yandan. Belki de Beyazıd-ı Bestami’nin “40 yıldır tekellüm ediyorum da insanlar benim kendileriyle konuştuğumu sanıyorlar” ifadesindeki hikmet budur. Zira insan her sözünde kendini tekrar keşfeder, üstelik bunu bir başkasının aynasında görme fırsatı bulur. Konuşurken hem düşüncelerimizi muhatabımıza iletiriz hem de kendimize söylemiş oluruz. Zira konuşmak düşünmenin en asli parçasıdır. Birey kendi dünyasının açtığı kapıdan geçerek diğeriyle iletişime geçer.

Dahası yaşadığımız dünyayı doğru dinleyebilmek, eleştirel bakabilirken yüksek perdelerden ahkâm kesmeden samimiyetle kendimizi oluşa bırakabilmek için iletişimin her halinden faydalanmaya muhtacız. İletişim yoksa, insan küçülür, daralır, kendi küçük çemberinde hapis kalır. Oysa iletişim bir insan için, bir toplum için her gün yeni imkanlar açar. İletişim insanı her daim yeni yollara, yeni serüvenlere ve ufkunu genişletmeye çağırır. Ne kadar iletişirsek o kadar etki alanımız genişlemiş olur. Varlığımız, duruşumuz, sesimiz, bakışımız, sözüklerimiz hepsi hem bizi hem ötekini derinden etkileme gücüne

Köprüler Kurmak

İletişimin ikinci en önemli unsuru ise yanıt vermek. Nasıl iletişim için iki kişi gerekiyorsa gerçek bir etkileşim için de hem dinlemek hem de yanıt vermek gerekir. Bu sayede hem aldığımız mesajı doğru anlayıp anlamadığımızı netleştirme hem de muhatabımızın gerçekten anlaşılıp anlaşılmadığını bilme fırsatı olur. Bu alış verişi gerçekleştirirken zihnimizde olanları muhatabımıza mümkün olduğunca berrak bir şekilde ulaştırabilmek en doğrusudur. Bunun için sade ve samimi bir şekilde konuşmak, çokça parçalanmışlığın ve ayrımcılığın içinde sıkışıp kaldığımız günümüzde bize sayısız birleştirici alanlar açabilir.

Bugün dünyanın geldiği hal ile olması gereken hali arasındaki uçurumu hepimiz deneyimleyerek idrak ediyoruz. Ne yazık ki gündelik hayatın telaşı içinde bu uçurumu olduğu gibi kabul ediyoruz. Bu korkunç mesafeyi kapatmaya kendini adamış insanlar için iletişim ve eğitimin önemi aşikârdır. Dünyanın daha iyi bir yer olmasını dileyen herkes için nitelikli iletişimin faydalı olabileceği su götürmez bir gerçektir.

Sözün gücüne inanan bir medeniyete sahibiz. Yunus Emre’nin dediği gibi “söz ola kese savaşı/ söz ola kestire başı/ söz ola ağulu aşı/ bal ile yağ ede bir söz”. İçimizde mündemiç olan bu cevheri ortaya çıkarabilmek için bir sürü kitaplar okuyoruz. Oysa gönülden gönüle kurulacak her dile, en çok da hal diline dünyamızı açabilmek için zaten sahip olduklarımızı yani niyetimizi, dikkatimizi ve zihnimizi açmamız yeter. Bu sayede başkalarıyla temas kurmak, farklı kültürlerden insanlarla buluşmak, empati kurma becerimizi geliştirmek ve kendimizi anlatabilmek mümkün olur.

Prof. Dr. Kemal Sayar Klinik Psikolog Rabia Yavuz

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.