İnsan da benlik algılaması –şahsiyet kavramı şuur seviyesine uygun şekil ve değerindedir ki; buna düşünmenin normal akışkanlığının işlevi denir. İnsan bu konumda düşünmek, sorgulamak, değerlendirmek, yorum yapmak, kabul etmek,reddetmek, şüphe duymak, doğruya ulaşmak, seçenek yapmak gibi tüm fonksiyonelleri yerine getirmeye çalışır. İşte buna benlik kavramı şahsiyet algısı denir.

Bence hiç bir insan, hiç bir yönüyle –hiç bir şekilde kapasitesinin üzerine geçemez. Fonksiyonellerinin seviyelerini aşamaz. İnsanlar ruhsal –bedensel, sosyo, ekonomik, siyasal, kültürel denge ve değerlikler ölçüsünde dengede olma şanslarını yakalarlar. Çünkü ! in=iç. San=dış. İnsan = içi ve dışı olan demektir. O halde iç ve dış ifadelerinin girdaplarında dolanıp duran bireylerin, toplumların ,şehirlerin,ülkelerin,fonksiyonellik kapasitelerindeki verimlilikleri karşılıklı sınırlarının –sınırlanmalarının özellikleri dengeleri alt üst etmemekten gayrisi olabilir mi ?

Karşılıklı temas veren bu disipline edilişin, hayat sonucu bu değerliliğin, huzur kaynağının şu yeryüzünde tek bir tutarlı membası vardır ki o da Yönetim Sistemidir. Haricinde hiç bir şey bence çare değil; kısa kısa örtüştürmeler, sindirmeler, ileri olmayan önlemler, halledemeyen tedbirlerdir.

Benliği bencillikten, böbürlenmekten arındırıcılığın lügati olmaya uygun bulunan şahsı diye bahsederek hitabım şudur: İnanınız şahsım kimseden akıllı,zeki ve üstün meziyetli algıyla dolu görmüyorum. Şahsıma yönelik otoritem, hükmüm buna müsaade etmez.

Karmaşık duygulardan doğan huzursuzlukların giderilebilmesi için; önce yaşam kalitesini belirleyen unsurları tespit etmek gerekir. Bunun içinde başta tüm gereksinmeler olmak üzere başarı ve mutluluk getiren şeylere yönelmeliyiz. Şu hayata hangi pozisyonları sunuyorsanız onların getirileri çıkacaktır. Düşündükleri doğruları gerçekleştirme üzerine yoğunlaşan insanlar duyarlılığın krallarıdır. Prestijli fikirleriyle kişisel muntazamdık çaba ve kapasitelerini aşarak güçlü kişilik sergilemeye çalışmak akılcı yaklaşımlarını tüm çabalarıyla kendilerini aşmada bireyselliğinin ve toplumsallığının erdemine kavuşmak elbette ruh ve beden birliğinin varlığını koşullandırmaktır. Unutmayınız ki kişilere karşı, topluma karşı açık oynamalısınız. Çünkü kapalı olan bir şeyi ışımaya kavuşturamazsınız. Evrende paylaşmadan bir bütüne sahip olmak diye bir kanun yoktur. Paylaşmadan , destek almadan yardım almadan sağlam bir girişim yapılamaz.

Diyorum ki: Dünya sistemleri-Yönetim biçimleri sorunları çözemiyorlar. Çok eskidiler; eskidikçe beslenemeyip yetersizleştiler. Sebeplerini ciltlerle açıklamak ancak kifayet eder. Sonuçta asıl suçlu olan insanlardır. Ancak insanlığın hatası hangi vaziyet ve kategoride olursa olsun sistemlere -yönetimlere sirayet etmiştir. İnsanlık önce güvence sonra huzur istiyor.

Dünyanın tüm idarecileri, yöneticileri, iktidarları az ya da çok hatalı olabilirler. Ancak ! Bence hiç biri yanlış ve ülkesi için art niyetli değildir, art niyetli olamaz. Eksik ya da fazlalıları olabilir ancak ülkelerinin halklarına ihanetleri olmazlar. Mümkünü yoktur, böyle suçlamaları hak etmezler. Şahsi kaprisleri, yanlışları olabilir. Ancak inanıyorum hiç biri kötü olmak istemez. Hatta ülkelerini herkesten çok severler diyebilirim.

Anlamak lazım kolay mıdır ülkeyi yönetmek; insanlar kendilerini, ailesini –bir çocuğunu bile idare edemiyorlar. Öyle atıp tutmak çok kolay o insanlara da hak vermek lazım. Dünya her yönüyle her şeyiyle çok tıkandı. İçerisinden çıkmak kolay değil çıkamıyorlar. O halde yazarlar, düşünürler, ilgililer, sorumlular duyarlı olmalıdırlar. Destekçi ve fikir reçeteleri üretme hevesinde olmalıdırlar. Kim ki hangi ülke de yaşayıp ekmeğini yiyip suyunu içiyor ise, havasını soluyup karnını doyuruyor ise o ülkeye sahip çıksın, saygılı olsun nankör olmasın. Eğer bir haksızlık varsa o da sonraki usulünce olacak meseledir. Herkesten beklenen, zihinlerde- vicdanlarda dinginlik, denge ve değerliliktir.

Adaletin uzun tünellerinden geçmektir erdem. İnsan insandır her dem karanlıklar kalmaz. Mutlak değişir şafakla; onur kimsenin değil herkesin malıdır. İnsanlığın en büyük dostudur var oluşlar, en büyük düşmanıdır önlenmeyerek birikip tortulaşan kendiliğinden oluşlar. Yani dejenere oluşlar, eskiyişler, bozuluşlar çok yavaşça önlenmeyen ve birikim yapan gelişmeler. Evrende bile yok oluşa yönelmedir kendiliğinden oluşların sonlandırıcı olmaları. Yeniden başlangıç için.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.